Kayıtlar

Haziran, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

F.M. Dostoyevski : İnsancıklar / Poor Folk

Resim
TANITIM: Avrupalılar’ın bakış açısıyla, Devrim öncesindeki Rus’u simgeleyen Dostoyevski’nin ilk romanı olmasının yanı sıra yazarını dünyanın en iyi yazarlarından biri olmaya götürecek yolun da ilk adım… İnsanın dramı romanlarından ağırlıklı bir yer tutan Dostoyevski, bu romanında ‘büyük insanlık’ın acılarının izini sürüyor ve sadece mektuplardan oluşmuş bu yapıtına koskocaman hayatlar sığdırıyor. Mektuplarda adı geçen her bir karekter, okura, büyük insanlığın iç dünyasını yansıtırken, bir yandan da, küçük, sili insanın bir romana nasıl taşınabileceğinin de ustaca bir örneğini veriyor…                                                                                   YORUMUM Dostoyevski'nin ilk romanı. Genç yaşta o zamanki toplumu bu kadar gerçekçi tasvir edebilmesi beni çok şaşırttı. Kitabın asıl adı "Yoksul / Zavallı İnsanlar". O yüzden her ne kadar insanların yoksulluklarından bahsetse de,  bana göre asıl insanların zavallılığına daha çok değiniy

Bige Güven Kızılay : Kırk Yama

Resim
TANITIM:  Sokaklarında ıhlamur, iğde, meyve ağaçlarının sıralandığı, Demirden bahçe kapısına yediveren güllerin sarmalandığı 3-4 katlı apartmanları, akşamüstü fış fış yeşil bir hortumla sulanan bahçeleri, Yerlere attıkları çekirdek kabukları yüzünden Mansur Efendi tarafından çalı süpürgesiyle kovalanan neşeli çocukları, Mizample saçlı, döpiyesli, ince çoraplı, topluklu pabuçlu zarif hanımları, takım elbiseli, düzgün giyimli beyefendileri... Bakkal Seyfi’si, taş fırını, yorgancısı, tuhafiyecisi ile en kralından mahalle esnafı, Siyah-beyaz televizyonlarda Kaçak, Kunta Kinte’yi izleyebilmek için dama tırmanıp anteni düzelten babaları, Karlı havalarda sokakta saatlerce, elleri uyuşana dek kartopu oynayan ahalisi, Kışın közde kestane, yazın buğulu buğulu çağlaları yanında gazete kağıdının içinde bir çimdik tuzla satan Ali Amcası, Selamlaşan, yardımlaşan komşuları, mevsiminde kapı kapı dağıtılan aşureleri, Yaz vakti geldi mi balkonlara kurulan sofraları,

Reyhan Saygın : Denizlere Çıkar Sokaklar

Resim
TANITIM:  "Mutlu hissetmiş miydim kendimi? Hatırlamak için bu kadar zorlandığıma göre hayır! Sorgulamış mıydım peki? Hayır, sanmıyorum. Niçin sorgulamamıştım peki? Üniversiteden mezun en iyi devlet dairelerinden birine kapak atmış, hem de zaman gelmiş de geçiyor biri olarak elbette evlenecektim. Evlenmeyip ne yapacaktım? Hem hiçbir zaman da güzel olmadım ben, yani erkeklerle flört edecek kadar. O yüzden de onun beni seçmesi bana iyi gelmişti." Bazen hayatımız boyunca biriktirdiğimiz düğümlerin çözüldüğü bir zaman gelir, anlarız ki denizlere çıkarmış sokaklar. Hayat düğümleri, ruh düğümleri, ilişki düğümleri hakkında bir kitap bu.   Sokakların denizlere çıktığı bir hikaye.

Mirza Tazegül : Hayalini Arayan Kadın

Resim
TANITIM:  Gerçek orada tüm çıplaklıgıyla duruyor. Sırtımı dönüyorum ama beni terk etmiyor. Zeynep, Ege’nin bir kasabasında annesiyle birlikte yasayıp mutlu bir gelecegin hayalini kuran genç ve güzel bir kadındır. Hayatı küçük beklentiler ve masum isteklerle akıp giderken, en yakınlarından biri, görüp görebilecegi en büyük acılardan birini yasatır ona. Zeynep, günlerini kâbuslara hapseden bir karabasandan kaçıp yeni bir hayat özlemiyle Istanbul’a gider, fakat hayat onu burada da zorlu sınavlardan geçirmeye devam edecektir: cinayet, hapislik, kayıp bir oglu bulma mücadelesiyle geçen yıllar… kesisen hayatlar, ayrılan yollar, zorlu seçimler… Hayalini Arayan Kadın, bir arayısın ve mücadelenin romanıdır… Bir kadının önce kötülükle, sonra kendisiyle savasımı… koyu bir karanlıktan çıkıp dünyaya uyanısı…  “Hayatta problemler hep pusudadır. Bu problemler zayıf düstügümüzde domino tası gibi ardı ardına üzerimize çöker. Fakat sevinçler ve mutluluklar öyle degildir, onları biz emekle kazanır,

Sabahattin Ali: İçimizdeki Şeytan

Resim
T ANITIM: "İsteyip istemedeğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.. "   Bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" gösteriyor Sabahattin Ali. Aydın geçinenlerin karanlığına, "insanın içindeki şeytan"a keskin bir bakış.

Pascal Mercier : Lizbon'a Gece Treni / Night Train to Lisbon

Resim
TANITIM:  Antik diller öğretmeni Raimund Gregorius lisede ders sırasında ansızın sınıftan çıkar, duyduğu Portekizce bir kelimenin büyüsüne kapılarak yaşadığı şehri, düzenli hayatını terk edip hakkında hiçbir şey bilmediği gizemli bir Portekizli'nin, doktor ve yazar Amadeu Prado'nun izini sürmek üzere Lizbon'a doğru trenle yola çıkar. Tesadüfen eline geçen ve Prado'nun, hayat, aşk, yalnızlık, arkadaşlık, ölümlülük ve ölümle ilgili notlarının bulunduğu kitabın etkisinden çıkamayan Gregorius, dilini bilmediği, ilk kez gittiği bu yabancı ülkede ve bu olağanüstü yolculuğu sırasında Prado'nun hayatının değişik evrelerinde yer almış insanlarla bir araya gelip onun farklı söylencelerle dokunmuş hikâyesinin derinlerine iner. Bir yandan da kendi içsel yolculuğunu sürdüren Gregorius, Diktatör Salazar'a karşı savaşmış Amadeu Prado'nun kişiliğinde kendine ve insana ilişkin pek çok sorunun yanıtını ararken, bir başkası olmanın dayanılmaz çekiciliğine de karşı koyamayaca

Platon: Şölen -Dostluk

Resim
TANITIM: Platon (Eflatun, İÖ yaklaşık 428 / 7-İÖ yaklaşık  348 / 7); Bugünkü üniversitenin atası sayılan Akademia’nın kurucusu (İÖ 387) ve hocası Sokrates’i konuşturduğu "diyaloglar"la felsefeyi yazıya en iyi aktarmış olan ustalardan biridir.  En tanınmış diyaloglarından Şölen ve Dostluk’ta ise Platon, denebilirse, İnsanlığın anlamaya çalıştığı en temel duygu "sevgi"nin izini sürmektedir.  Sabahattin Eyüboğlu (1908-1973); Hasan Âli Yücel'in kurduğu Tercüme Bürosu'nun başkan yardımcısı ve Cumhuriyet döneminin en önemli kültür  insanlarından biridir. Azra Erhat (1915-1982); Tercüme Bürosu'nun en önemli çevirmenlerindendir. Ortaklaşa yaptığı Homeros ve Hesiodos çevirilerinin yanısıra, dilimize bir de telif Mitoloji Sözlüğü kazandırmıştır .

Naomi Alderman: Güç / The Power

Resim
TANITIM:  “Heyecanlandırıcı! Şok edici! Sizi kendisine hayran bırakacak! Okuduktan sonra her şeyi yeni baştan düşüneceksiniz.” -Margaret Atwood- Yarın veya sonraki gün, tüm dünyadaki kadınlar “GÜÇ” sahibi olduklarını ve parmaklarının bir hareketiyle ölümle bile sonuçlanabilecek korkunç bir acı verebileceklerini keşfederler. Ansızın gezegendeki tüm erkekler, kontrolü kaybettiklerini anlarlar. Bir hareketle Naomi Alderman’ın olağanüstü romanının merkezindeki dört karakter tamamen değişir ve yepyeni bir dünya karşımıza çıkar. "Ya GÜÇ kadınların elinde olsaydı?" Alderman yeni bir “Damızlık Kızın Öyküsü” yazmış ve Margaret Atwood’un bu klasik romanı gibi, “Güç” de okuyanı korkuturken aydınlatan, öfkelendirirken yüreklendiren distopik romanlardan biri olmuş. Ursula Le Guin geleneğine de selam veren bu kitabın enerjisini hissedecek okurlar çok şanslı! -The Washington Post-                                                                                   YORUMU

Sinan Akyüz : Solgun Karanfil

Resim
TANITIM:  Fikret onun solgun yüzüne bir öpücük kondurdu. “Sen hiç merak etme. Ölmek için değil, düşmanı ezmek için çıkıyoruz dağlara. Bir gün yanına sağ salim döndüğümde sana özgürlüğü getireceğim...”   Aferdita sözünü kesti.  “Unutma aşkım,” dedi yeşil gözlerinden yanaklarına yaşlar süzülürken.  “Her tercih bir vazgeçiştir. Ama vazgeçilen hep alacaklı kalır!”   O söğüt ağacının altında birbirlerine söz vermişlerdi kumrular gibi yuva kuracaklarına. Ama Naziler memleketlerini işgal edince gölge düştü mutluluklarına. Vatansız yaşanmazdı ki sevda! Bajgora Dağlarına doğru yollara düştü Fikret özgürlük uğruna... Kalbinde Aferdita’sı, aklında vatanıyla…   İncir Kuşları, Piruze gibi çok okunan kitapların yazarı Sinan Akyüz, yürek yakan son romanı Solgun Karanfil’le aşkı anlatırken bizi savaşla yüzleştiriyor ve soruyor: “Yaşanmışlıkları kaybetmek mi daha zor, yoksa hayalleri mi?”