Khaled Hosseini: Bin Muhteşem Güneş / A Thousand Splendid Suns


TANITIM: Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi…



Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden…


Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar… 


Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem.


Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla "beklenen" bir roman… 




 YORUMUM



Tek kelimeyle yine harika bir hikaye.  Afganistan'daki kadınların duruşu , ailedeki yerleri ve Talabani'den sonraki hayatları benim için okumak çok zordu. 
Leyla ve Meryem'in hayatları beni çok etkiledi. Aile olması için kan bağlarına gerek olmadığını gördüm. Leyla, Meryem'in sahip olmadığı çocuğu oldu. Meryem nihayet sevilmenin nasıl bir his olduğunu anladı.
Kitabı okurken, kadınların kaderleri babaların ellerinde olması, ya da İslam'ı yanlış bir şekilde yorumlamayı erkeklerin takdirine bırakılması, insanı çileden çıkmasına neden oluyor. 
En çok Leyla'nın annesine kızdım çünkü karar vermek için  çok geç kaldı . Bu da günümüz Türkiye şartlarında da bazı şeyleri çok geç olmadan düşünmemiz gerektiğine sevk etti beni. 
Bana göre her erkek ,her ne kadar demokratik duruşa sahip olursa olsun , eğer bu şekilde eline güç geçerse kullanmak için geri durmayacaktır. 
Bu tarz gelişmelere engel olmak biz kadınların elinde çünkü eğer bir şey yapmazsak, sadece erkek çocuğumuz  olursa sokağa çıkabileceğiz. Özellikle kadınlara tavsiye ediyorum.

"Her bir kar tanesinin, dünyanın bir yerinde haksızlığa uğrayan bir kadının ağzından dökülen bir ah olduğunu. Bütün bu iç geçirmeler gökyüzüne yükseliyor, bulutlar halinde toplanıyor, sonra minicik parçalara bölünüp sessizce aşağıya, insanların üstüne yağıyordu."

"Bu dünyaya gelişini anımsadı; yoksul bir köylünün haram çocuğu, istenmeyen bir şey, acıklı, teessüf edilen bir kaza. Şimdi bu dünyayı bir dost, bir yoldaş, bir koruyucu olarak terk ediyordu. Gayri meşru başlamış bir hayat, meşru bir biçimde noktalanıyordu."
"Meryem, çocukların kahkalarında. Azize'nin ezberden söylediği ayetlerde. Ama en çok da, Leyla'nın kalbinde; bin güneşin göz kamaştırıcı ışıltısıyla aydınlandığı, pırıl pırıl parladığı yerde."

                                                                                                          Sevgilerle, @kitapdiari


MY REVIEW

It's just another great story. It was very difficult for me to read the position of women in Afghanistan, the places in the family and the lives after Talabani. 

I was very impressed by the lives of Leyla and Maryem. I saw no need for blood ties to be family. Leyla became the child Maryem didn't have.  Mary finally understood what it feels like to be loved. 
Reading the book, we see that the fate of women is in the hands of fathers, or  the Islamic interpretation is given to the discretion of men, it causes an outrage. Most of all I'm mad at Leyla's mother because she's too late to decide. This present-day conditions in Turkey has shipped some things that we should think before it's too late for me.
To me, every man, no matter how democratic he is, if in someway he gets in his hands the power will not hesitating to use it. To prevent such developments is  in the hands of women because if we don't do anything, we can only get out if we have a boy. I would especially recommend it to women.

"Every snowflake, is a curse pouring out of the mouth of a woman who has suffered injustice at some point in the world. All these sighings were rising up into the sky, gathering in clouds, then falling into tiny pieces and silently falling down on people."

"She recalled her arrival in this world: a child of the poor peasant's haram, something undesirable, a pathetic, disastrous accident. Now he was leaving this world as a friend, a comrade, a guardian. A life began illegitimate , but ended legitimately. "
"Maryem, in the laughter of the children. In the verses Azize recited. But mostly in the heart of Leyla; a place where one thousand suns brighten up with a dazzling glow. "

                               Sincerely,@kitapdiari

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Gabriel Garcia Marquez: Kırmızı Pazartesi / The Red Monday

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim