Kayıtlar

Temmuz, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kıvanç Kardeşler : Yüreğini Kolla Ölmeden Çürüyorsun Gabriel Garcia Marquez

Resim
TANITIM: "Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır. Başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım. Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim. Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerini

Ralf Rothmann : Deniz Kenarında Geyikler

Resim
TANITIM: Metis'te daha önce Genç Işık adlı romanını yayımladığımız Alman yazar Ralf Rothmann'dan bu kez bir öykü kitabı. Günümüz Almanyasının taşra atmosferinden kesitler sunan yalın çarpıcı "küçük" insan öyküleri.

Evrim Kuran: Z Kuşağı Anlamak

Resim
                TANITIM: Bir Kuşağı Anlamak, Bir Dönemi Anlamaktır. 2000’lerin başından bu yana gördüklerimi kuşaklar üzerinden okumaya çalışıyorum. Kuşakları anlamak; geçmişi onurlandırmak, geleceği mümkün kılmak için fevkalade bir araç. Bir kuşağı anlamak, bir dönemi anlamaktır. Bir dönemi anladığınızda ise paradigmanın kıskacına sıkışmaktan kurtulursunuz. Ve sizin gibi olmayanları kendinize ait yargılarla değil, onlara ait gerçeklerle görmeniz mümkün olur. Bu mümkün olduğunda ise dönüşürsünüz. Birey olarak, kurum olarak, toplum olarak… Bu kitabı Z kuşağını anlamak isteyenler ve kuşağın ta kendisi için yazdım. Hiçbir bebek nankör, kibirli, tembel, yalancı, riyakâr, hırsız ya da katil olarak gelmez dünyaya. Bebeklikten çocukluğa ve oradan yetişkinliğe geçişteki yolculuk şekil verir iyi insan olma tercihine. Hız ve rekabetle şekillenen ama asla bütünlenmeyen, her şeyin fiyatının bilindiği fakat değerinin bilinmediği bu çağda, biz yeni nesil ebeveynler mutlu çocuk yetiştirmek obsesyonun

Taçlı Yazıcıoğlu: Hep Sondan Başlar

Resim
TANITIM: “Yaşamıma şöyle bir baktığımda sürekli hikâye içinde hikâyeler görüyorum. Hangisi yan, hangisi ön? Birinden daha az söz edince, sansürlemiş gibi mi olur insan? Karar veremiyorum. Yalnız içimde senelerdir dönüp dolaşan, esas hikâye sanki başkaymış gibime geliyor. Ana kahramanları başka kişiler olan hikâye, nasıl senin hikâyen olabilir?” Yaşam sonunu bildiğimizi varsayıp okumak istediğimiz bir hikâyedir, tıpkı Ece Beyhan’ın sondan başlayan hayatının romanı gibi. Avrupai görünmenin moda olduğu zamanlar, Arnavut kaldırımı sokaklar, havai görünmekten kaçınması öğretilen tutkulu kadınlar, siyah beyaz filmler... Ece bunları yazarken, geçmişinden insanlar ve yerler bir araya gelmeye, beklenmedik yeni sonlar oluşmaya başlar. Anlatıcılar değişir, aşklardan şehirler, şehirlerden öyküler çıkar. Taçlı Yazıcıoğlu, okuyucuya şaşırtıcı sonlar hazırlayan, roman sanatına vâkıf, coşkulu bir yazar. Hep Sondan Başlar, 1970’lerin Büyükada’sından Milano’ya, 1980’lerin Londra’sına ve günümüz İstanbul

Yei Theodora Ozaki: Japon Masalları

Resim
TANITIM:   Barışçıl Budizm kök salmadan “çok, çok uzun zaman önce” Japonya’da dini inanışlar, insanı tanrısallığın bir parçası yapıyor ve kişi kendi kutsallığını uçlarda dolaşarak, sınırlarını zorlayarak masal gibi yaşamayı başarabiliyordu. Japonya’da bugün bile, nezaketle ve sevimli çekingenlikle süslenen şey, tanrı ataların soyundan gelmiş olmanın gizli ya da açık gururu. Şans, hile, cüce cinler ve tılsımlı mücevherler, canavarlar ve kahramanlar, denizin dibindeki krallıklar, Güneş’e ve Ay’a uzanan sütunlar… Japon Masalları, geçmiş ortak yaşayıştan bugüne kalan efsaneler değil de, hâlâ masalsı ve kısmen de ayrıksı bir hayatı yaşamaya eğilimli Japonların geçmişine birer referans metin niteliğinde.

Harper Lee: Bülbülü Öldürmek

Resim
TANITIM: 1961 PULITZER EDEBİYAT ÖDÜLÜ “İstediğin kadar saksağan vur vurabilirsen, ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır.”   Tüm zamanların en sevilen hikâyelerinden biri olan, kırktan fazla dile çevrilen, Oscar ödüllü bir sinema filmi için temel oluşturan ve yirminci yüzyılın en iyi romanlardan biri seçilen Pulitzer ödüllü   Bülbülü Öldürmek , Amerika’nın acımasız bir önyargı ile zehirlenmiş güneyinde geçen, sürükleyici, yürek burkan ve dikkat çekici bir büyüme hikâyesi. Büyüleyici güzellikler ve vahşi eşitsizlikler dünyasında haksız yere korkunç bir suçla suçlanan bir “zenci”yi savunmak için her şeyi riske atan bir adamın hikâyesi çocuk kahramanın gözünden anlatılıyor. Şefkat dolu, dramatik ve düşündürücü  Bülbülü Öldürmek  okurları insan doğasının köklerine; masumiyet ve deneyime, nezaket ve zulme, sevgi ve nefrete, mizah ve pathosa götürüyor. Harper Lee'nin her zaman basit bir aşk hikâyesi olarak gördüğü romanı bugün Amerikan edebiyatının bir şaheseri olarak kabul edili