Mirza Tazegül : Hayalini Arayan Kadın


TANITIM: Gerçek orada tüm çıplaklıgıyla duruyor. Sırtımı dönüyorum ama beni terk etmiyor. Zeynep, Ege’nin bir kasabasında annesiyle birlikte yasayıp mutlu bir gelecegin hayalini kuran genç ve güzel bir kadındır. Hayatı küçük beklentiler ve masum isteklerle akıp giderken, en yakınlarından biri, görüp görebilecegi en büyük acılardan birini yasatır ona. Zeynep, günlerini kâbuslara hapseden bir karabasandan kaçıp yeni bir hayat özlemiyle Istanbul’a gider, fakat hayat onu burada da zorlu sınavlardan geçirmeye devam edecektir: cinayet, hapislik, kayıp bir oglu bulma mücadelesiyle geçen yıllar… kesisen hayatlar, ayrılan yollar, zorlu seçimler…
Hayalini Arayan Kadın, bir arayısın ve mücadelenin romanıdır… Bir kadının önce kötülükle, sonra kendisiyle savasımı… koyu bir karanlıktan çıkıp dünyaya uyanısı…
 “Hayatta problemler hep pusudadır. Bu problemler zayıf düstügümüzde domino tası gibi ardı ardına üzerimize çöker. Fakat sevinçler ve mutluluklar öyle degildir, onları biz emekle kazanır, adeta sürükleyerek sıraya dizeriz.”







                                                                                        YORUMUM

Kitabı çoktan bitirdim ama yorum yazmakta zorlandım. Nedenini bir türlü açıklayamıyordum ama kitabı yeniden gözden geçirince anladım ki bu alıntı beni rahatsız ediyor: "Yazar toplumu aydınlatan kişidir. Değişik olaylar ve duyguları bir kişi veya kişiler üzerinden bir lamba yakıp karanlığa aydınlatan insandı." Evet. Yazar, Zeynep'in hayat hikayesini anlatırken bu ışığı fark edebiliyorsunuz ama hikaye devam edince ışık yolunu kaybediyor. Zeynep hayalini gerçekleştirebiliyor ama oğlu ile ilgili dileği yolunu kaybediyor. Bir canavarı öldürmek gerçek hikayede maruz görülebilir ama yazar kitapta yansıtmak istediği felsefeyi bununla yok etmiştir. Bir cinayet , her ne kadar da haklı nedenlerle işlense de adalet getirmiyor. Kenan, annesinin dileği gibi adaletli birisi olma şansı vardı ama cinayete ortak olması ile onun karması da lekelendi. Onun komiser olması beni umutlandırmıştı ama ne yazık ki intikam duygusu onun kişiliğini karartı. Topluma böyle  karanlık örnekler  ışık  tutulacaksa nasıl aydınlanmayı bekleyebiliriz. Kitaptaki Zeynep karakterini çok beğendim. Çektiği o kadar acıdan sonra oğlunun doğumuyla kendisi de ruhsal olarak yeniden doğdu. Talat ile karşılaşması bana göre talihsizlikti çünkü o kendine güvenen bir insan iken birden bütün iradesini ona devretti. Vakıfla ilgili çalışmalar yapmasını beklerken gitti evin hanımı oldu. Talat , her ne kadar kendisini kabadayı olarak  tarif etse de "adaleti" kendisi sağlaması toplum için iyi bir örnek değildir. Keşke Tayfun'un fikirlerini daha fazla okusaydık.  
İnsanın karşılaştığı zorluklardan nasıl başa çıkabileceği yönünde iyi bir hikaye olabilirmiş ama "adalet" ile ilgili verilmek istenen çarpık mesaj yüzünden yolunu kaybetmiş. Önceki kitabını da almıştım ama yakın zamanda okuyacağımı zannetmiyorum. 

"İnsanın hiçbir zaman kendisini bulamayacağını, bilinçlendikçe bilgi içinde kaybolarak basitleşeceğini anlamıştı."
"Bir ülkede insanlar doğru değilse adalet de doğru olmaz, adalet doğru olmayınca hep güçlüden yana olur."
"Yeni başlayan bu sonbaharı hayatın acımasızlığına benzetti Kenan. Hayat da işte böyle zayıf düşmüş insanları yerlere saçıyor ve çürütüyordu."

                                                                          Sevgilerle, Aygül Demir

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Serpil Ciritçi : Kuantumun Gücü

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim