Naomi Alderman: Güç / The Power


TANITIM: “Heyecanlandırıcı! Şok edici! Sizi kendisine hayran bırakacak! Okuduktan sonra her şeyi yeni baştan düşüneceksiniz.”
-Margaret Atwood-
Yarın veya sonraki gün, tüm dünyadaki kadınlar “GÜÇ” sahibi olduklarını ve parmaklarının bir hareketiyle ölümle bile sonuçlanabilecek korkunç bir acı verebileceklerini keşfederler. Ansızın gezegendeki tüm erkekler, kontrolü kaybettiklerini anlarlar. Bir hareketle Naomi Alderman’ın olağanüstü romanının merkezindeki dört karakter tamamen değişir ve yepyeni bir dünya karşımıza çıkar.
"Ya GÜÇ kadınların elinde olsaydı?"

Alderman yeni bir “Damızlık Kızın Öyküsü” yazmış ve Margaret Atwood’un bu klasik romanı gibi, “Güç” de okuyanı korkuturken aydınlatan, öfkelendirirken yüreklendiren distopik romanlardan biri olmuş. Ursula Le Guin geleneğine de selam veren bu kitabın enerjisini hissedecek okurlar çok şanslı!

-The Washington Post-


                                                                                  YORUMUM

Bir kadın olarak böyle bir distopyada yaşamak isterdim. Kadınların kurban rolünden çıkıp kendi kaderlerini kendileri çizmeleri çok güzel. Fikir çok güzel ama her zamanki gibi güce kim sahip oluyorsa bunu insanların iyiliği için kullanmasını beklememiz naiflik olur. İşin içine din ve politika girdi mi işler değişiyor. Erkekler acınacak hale geliyor. Kadınlar yıllarca biriktirdikleri kini kusuyorlar. Asıl "insanlığımızı" kaybediyoruz. Tarih tekerrürden ibaret; ezilmiş olanlar başa gelince "öteki"lerden hınçlarını alıyorlar. Erkeklere de tavsiye ediyorum. Düşündürücü bir roman. Distopya olmasaydı kadınların yaratacağı dünya ilginç olabilirdi. Kitaptaki bazı tarihi bulguların çizimleri ilginçti.
"Gün ışığında sihir böyle oluyordu.Hileler ve zalimlikle.Sihre inanmanın kendisi sihri yaratıyordu. Hepsinin kaynağı, aklında delice bir fikir olan insanlardı. En korkunç olan, kendini onların zihninde görmekti. Ve deliliklerinin bedenleri üzerindeki sonuçlarını düşünmek..."
"Sadece özel insanların sınırları geçebildiğini söylerler. Ancak gerçek, herkesin sınırları geçebileceğini ve bunun herkesin içinde olduğudur."
Kapadokya'da bulunan yazılardan: "Okyanusa dökülen nehirler, gökyüzüne çakan şimşekler gibi güç de sınırsız ve durdurulamazdır."

                                                                        Sevgilerle, Aygül Demir

                                                                                   MY REVIEW

As a woman I would like to live in such a dystopia. It is so good that women go out from the sacrifice role and draw their own destiny . The idea is very nice but like always whoever owns the power it would be naive to expect it to be used for people's sake. Things have changed as religion and politics get into business. Men are becoming pitiful. Women throw up the hatred what they have accumulated for years. We lose our true "humanity". History is only recurring; those who are oppressed receive their vengeance from the "others". I also recommend to men. A thought-provoking novel. If the story was not dystopia, the world that women created could be interesting. The drawings of some historical findings in the book were interesting.

"It was the magic of daylight. With fraud and cruelty. Belief in magic created magic itself. The source of all were people who have actually a crazy ideas. The most terrible was seeing yourself in their minds. And to think of the consequences of the madness on the bodies ... "
"They say only special people can cross the borders. But the truth is that everyone can cross the borders and this is within everyone. "
From Cappadocia:"The rivers that pour into the ocean, like the flashes of lightning in the sky, are unlimited and unstoppable."

                                                                       Sincerely,Aygül Demir

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Gabriel Garcia Marquez: Kırmızı Pazartesi / The Red Monday

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim