Sabahattin Ali: İçimizdeki Şeytan


TANITIM:"İsteyip istemedeğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.. " 


Bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" gösteriyor Sabahattin Ali. Aydın geçinenlerin karanlığına, "insanın içindeki şeytan"a keskin bir bakış.













                                                                                           YORUMUM

Çok sürükleyici bir roman. Ömer, dürüst bir genç ama öğrendiği şeyleri içselleştiremeyen bir genç. Hayata dair iyi tahlilleri var ama basiretsiz. Herkes gibi o da yaptığı yanlışların sorumluluğunu alacağına "içindeki şeytana" yüklüyor. Yazarın buradaki göndermesi benim için çok anlamlı çünkü toplumu bilinçlendirmeye çalışıyor. İnsanlarımız genelde yaptıkları yanlışların sorumluluğunu almaktansa "şeytan"'a uyduklarını söylüyorlar ve affedileceklerini düşünüyorlar. 
Macide, gencecik bir kız, hayattan fazla bir beklentisi yok çünkü geleceğe dair düşünmekten bile korkuyor. Ama zamanla kendisi hakkında bazı gerçeklerin farkına varıyor. Ömer'in yanında içsel olarak gelişiyor. İntihar düşüncesi bana göre kendini yeniden yaratmasıdır. Artık kendi iradesinin farkına varıyor ve kendi yolunu çiziyor. Ömer'in zayıflıklarını görüyor ve onun ancak kendi başına sorunlarının üstesinden gelmesi gerektiğinin farkına varıyor. Kitaptaki son cümleyle anlıyoruz ki Macide artık olgunlaştı. Artık adım atmadan önce duygularını tahlil edecek ve kararlarını iradesiyle verecek. 
Bedri, kendini yetiştirmiş ve çevresindeki olayları iyi tahlil eden bir genç. Burada Sabahattin Ali'yi görüyoruz. Toplumu çevresiyle tahlil etmeye çalışıyor. Yazarın hayat hikayesinden kesitler okuyunca, ben ister istemez onunu olgunlaşmamış halini Ömer'de buldum. Özellikle Ömer'in aile konusundaki fikirler ilginçti.
Diğer karakterler, o zamanki şahıslara gönderme yapılmak için yaratılmış.
Nihat: Nihat Atsız ; İsmet Şerif: Peyami Safa; Prof. Hikmet: Mükremin Ali Yinanç; Hüseyin: Zeki Velidi Togan.
Tavsiye ederim. 

"Bu şeytan hepimizde vardır. Bizim sanaatkar tarafımız onun çocuğudur. Bizi gündelik hayatın dışına çıkaran, bize insanlığımızı, makine olmadığımızı idrak ettiren odur."
"İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır."
"İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir."
"Ne şeytanı ? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması ... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var..." 

                                                                          Sevgilerle, Aygül Demir

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Gabriel Garcia Marquez: Kırmızı Pazartesi / The Red Monday

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim