Jack London: Martin Eden


TANITIM:

Jack London'ın yarı otobiyografik romanı Martin Eden, 20. yüzyıl başında sosyal ve ideolojik meseleler ağırlıklı içeriğiyle Amerikan edebiyatında büyük ölçüde kabul görmüştür. London farklı sınıflar arasındaki zihniyet ve değer farklarını gözlerimizin önüne sererken, statü ve servetin Amerikan toplumundaki hayati önemine işaret eder. Romanın ana temalarından biri, başarı ve refah yolunun sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin herkese açık olduğu şeklinde özetlenebilecek Amerikan Rüyası'dır. Ya da bu idealin yarattığı muazzam hayal kırıklığı… 

London, romanı bir sanatçının çıraklıktan olgunluğa geçiş sürecini işleyen Künstlerroman geleneğinde yazmıştır. Martin'in aşkı uğruna eğitimsiz genç bir işçiden başarılı ve rafine bir yazara dönüşüm mücadelesini anlatır. Kahramanı hedefine ulaştığında ise motivasyonunu ve heyecanını çoktan yitirmiş, trajik bir sona doğru sürüklenmektedir artık…




YORUMUM

Amerikalı yazar Jack London'ın yarı otobiyografik olarak kaleme aldığı romandır. Yirmili yaşlarına kadar bireyci bir anlayışa sahip olduğunu belirten London, yaşadığı hayatın ve iç içe bulunduğu işçi sınıfının çektiklerinden yola çıkarak sosyalizme yakınlaştığını, nihayetinde de sosyalist olduğunu belirtir. O da Martin Eden gibi yoksulluktan kurtulmak için iyi bir eğitim alması gerektiğine ve bunu da çok okuyarak sağlayabileceğine inanır. London bir röportajında şöyle ifade etmiş: "Martin eden benim.Martin Eden bir bireyci idi, bense bir sosyalist. Bu kitap bireyciliğe bir saldırıdır. Martin Eden, başkalarının ihtiyaçlarının farkına varmayan aşırı bir bireycidir. Hayalleri kaybolduğunda, uğrunda yaşayacağı hiçbir şey kalmaz."
Martin Eden tesadüfen burjuva bir ailenin evine davet edilir ve Ruth'a aşık olur. Ona layık olmak için kitap okur ve her şeyi sorgulamaya başlar. Bilgi açlığı onu hızlı öğrenmesini sağlar ve bir yerden sonra çevresindeki insanları ve Ruth'un yaşadığı toplumu sorgulamaya başlar. Yaşadığı çevrede herkes çalışır. O kadar çok çalışırlar ki bir yerden sonra kendilerine yabancılaşırlar ve hayatları tekdüze haline gelir. Böyle bir hayatı yaşarken okumaya, düşünmeye ve kendilerine geliştirmeye zaman kalmamaktadır. Yazar olmak istemesinin tek nedeni Ruth'a istediği hayatı sağlamaktır. O yüzden Ruth ile ilişkisi bitince Martin için yazmanın bir anlamı kalmıyor. Martin Eden iki dünyaya da uyum sağlayamıyor. Bütün bunlar onu depresyona sokuyor. Hayatının anlamını kaybetmiş bir adam görüyoruz. 
Martin her ne kadar çok kitap okusa da, onları içselleştiremiyor. O yüzden sorunların üzerine gitmek yerine onlardan uzaklaşma yolunu seçiyor. Roman çok sürükleyici. Özellikle İş Bankası çevirisini tavsiye ediyorum, çünkü daha rahat okuyabildim ve kitabın sonuna o döneme ait bilgileri bulacaksınız.

"Meta üretimi ile yönetilen bir dünyada ürün, üreteni denetler ve nesneler, insanlar üzerinde bir üstünlük kurarlar. Çalıştıkça parçalanır insan."
"Martin onu sevdiği için tam olarak anlayamamıştı; Ruth ise onu anlamıyordu, çünkü Martin onun ufkuna sığmayacak kadar büyüktü."
"İnsan içindeki ışığa göre hareket eder, bundan ötesini kimse beceremez."

                                  Sevgilerle,@kitapdiari



MY REVIEW

It is a semi-autobiographical novel by American writer Jack London. London, indicating that until the twenties to have an individualistic understanding of life, and that the working class, in which he is intertwined, draws closer to socialism and ultimately becomes a socialist. He, like Martin Eden, believes that he needs to get a good education in order to get out of poverty and that he will be able to do that by reading. In an interview, London expressed: "Martin Eden is me. Martin Eden is an individualist, I am a socialist. This book is an attack on individualism. Martin Eden is an extreme individualist who does not realize the needs of others. When his dreams are lost, he has nothing to live for." 
Martin was accidentally invited to the home of a bourgeois family and fell in love with Ruth. He reads the book to deserve her and starts to question everything. Hunger of knowledge allows him to learn quickly and after some place he begins to question the people around him and the society in which Ruth lives. Everyone around is working. They work so hard that after some place they become alienated and their lives become monotonous. There is no time left to read, to think, and to develop themselves. The reason he wants to be a writer is to provide Ruth with the life she wants. So when his relationship with Ruth is over, there's no point in writing for Martin. Martin Eden cannot adapt to both worlds. All this puts him into depression. We see a man who has lost the meaning of his life.
Martin reads a lot of books, but he can't internalize them. That's why he does not go over the problems, instead he chooses  to get away from them. 
The novel is very gripping. I especially recommend İş Bank translation because I can read more easily and you will find the information for that period at the end of the book.

"In a world governed by the production of commodities, the product supervises the producer and establishes a superiority over people. People break apart as they work. "
"Martin didn't really understand her because he loved her, and Ruth didn't understand him, because Martin was too big to fit in her horizon."
"Man acts according to the light in him, no one can do more than that."

                                     Sincerely,@kitapdiari

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Serpil Ciritçi : Kuantumun Gücü

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim