George Orwell: 1984


TANITIM:


İngiliz yazar George Orwell’in 1949 yılında yayımlanan ve kısa sürede kült mertebesine erişmiş eseri 1984, 1949 yılında yayımlanmıştır. Distopya türünde bir roman olan 1984, “Büyük Birader”, “Düşünce Polisi”, “101 Numaralı Oda”, “2+2=5” gibi çeşitli terminolojileri ve kavramları günümüz lugâtına dahil etmiştir. George Orwell kitapları arasında en çok bilinen eserdir.
Romanın adı “Avrupa’daki Son Adam” ismiyle yayımlanmak istenmiştir fakat Orwell’ın yayıncısı başarılı bir pazarlama stratejisiyle kitabın adını Bin Dokuz Yüz Seksen Dört olarak değiştirmiştir.
Roman, II. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan totaliter rejimlere ağır bir eleştiri niteliğindedir ve romandaki alegoriler ve semboller bu totaliter devletleri işaret etmektedir.
George Orwell 1984 kitap özeti kısaca belirtilmek gerekirse romanın dünyası üç ayrı rejimle yönetilmektedir: Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya... Sovyetler Birliği’ni andıran Okyanusya, düşünmeden itaat eden  ve Büyük Birader adında birine bağlılıkları olan halkın yaşadığı devlettir. Toplumdaki tüm insanların hareketleri, düşünceleri ve davranışları izlenmektedir. Bir yeraltı örgütü olan muhalif özellikteki Kardeşlik ve bu örgütün lideri Goldstein, bu toplumun düşmanı olarak görülür. Romanın baş karakteri Winston’ın çeşitli olaylara dahil olmasıyla roman, okuyucuların akıllarında birtakım soru işareti bırakacaktır: Büyük Birader ve Goldstein gerçekten yaşıyorlar mıdır?
Can Yayınları’yla özdeşleşmiş kitaplardan biri olan 1984, Utku Lomlu’nun minimalist kapak çalışmasıyla günden güne artan bir okuyucu kitlesi edinmektedir. Eserin tercümesinde Hayvan Çifliği’nde olduğu gibi yine Celal Üster yer almaktadır.
Eser, her ne kadar Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya adlı eseri ile birlikte distopik roman alanında en iyi bilinen kitaplar olsa da distopya türünün yaratıcısı Rus yazar Yevgeni Zamyatin’dir ve yazarın kitabı “Biz” (1920); 1984’ün, Cesur Yeni Dünya’nın ve Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler adlı eserinin ilham kaynağıdır.

YORUMUM

Her ne kadar distopik bir konusu olsa da günümüzde yaşadığımız gerçeklerle örtüşüyor. Yazarın öngörüsüne hayran kalacaksınız. Kendinizi "gülümserken" yakalayacaksınız. Kitap 1949'da yayınlanmış, televizyon ve dilin katledilmesiyle ilgili öngörülerini çok çarpıcı bulacaksınız. 
Orwell bir mektupta şöyle paylaşmış:"Kitapta anlattığım toplumun bir gün mutlaka gerçek olacağına inandığımı söyleyemesem de, ona benzer bir toplumun gerçek olabileceğine inandığımı söyleyebilirim."
Winston Smith yaşadığı toplumdaki bazı şeyleri sorgulamaya başlar ve gizli bir şekilde gerçeklerin peşine düşer. Sevdiği kadınla yasak ilişki yaşar ve kendini kısa süre bile olsa özgür bir insan olarak görür. Yaptığı irdelemelerden sonra bu sistemin çöküşünün proletaryanın sayesinde olacağının sonucuna varır. Ama önce onları bilinçlendirilmesi gerekir. 
Her ne kadar "Big Brother" tarafından fark edilmediğini düşünse de kısa süre içinde onların radarına yakalanır. Winston'a "2+2=5" ettiğini dayatılması, aslında ona otoriteye karşı gelinemeyeceğini ve sorgusuz olarak her şeyi kabul etmesi gerektiği öğretiliyor. Böyle bir toplumda var olabilmen için, parti sana ne düşüneceğini söylüyor ve sen sorgusuz sualsiz itaat ediyorsun.
Halkın birlik içinde olmaları ve güçlüklere karşı başa çıkmaları için, hem içeride hem dışarıda ortak düşman yaratılır. İnsanlar düşüncelerini aktarırken daha aza kelimeyle yetinmek zorundalar. Bilinen tarihi gerçekler yavaş yavaş değiştirilir, hatta bir hafta önceki verilen bilgiler geriye dönük yeniden düzeltilir. Böylece hiç kimse yalanların peşine düşemiyor. Tavsiye ediyorum.

"SAVAŞ BARIŞTIR
ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR
CAHİLLİK GÜÇTÜR."
"Düşüncesuçu, ölümü gerektirmez: Düşüncesuçunun KENDİSİ ölümdür."
"Savaş uğraşı, ilke olarak, her zaman halkın basit gereksinimleri karşılandıktan sonra geriye kalabilecek üretim fazlasını tüketecek biçimde tasarlanır."
"Partinin sloganı:'Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar."

                                  Sevgilerle,@kitapdiari



MY REVIEW

Although it is a dystopic subject, it is compatible with the realities that we live today. You will admire the author's prediction. You'll catch yourself when you "smile". The book was published in 1949.You will find his predictions about the  television and  slaughter of  language very stunning. 
In a letter, Orwell said, "I cannot say that I believe that the society I have told in the book will one day be true, but I believe that a similar society can be real."
Winston Smith begins to question things in his community and chases the truth secretly. He experiences a forbidden relationship with the woman he loves and considers himself a free person for a short time. After his deliberations, he concludes that the collapse of this system will be due to the proletariat. But first there is a need of raising their awareness .
Although he thinks that he is not noticed by "Big Brother", he will soon be caught by their radar. Winston is being imposed as "2 + 2 = 5", in fact he is taught that he cannot resist authority and must accept everything without question. In order to exist in such a society, the party tells you what to think and you obey without question. 
For the people to be in unity and to cope with difficulties, a common enemy is created both inside and outside. When people tell their thoughts, they have to settle for less. Known historical facts are changed slowly, even the information given one week earlier is corrected retrospectively. So no one can go after the lies. I would recommend.

"WAR IS PEACE
FREEDOM İS SLAVERY
IGNORANCE IS STRENGTH. "
" Thoughtcrime does not require death: The thoughtcrime is death itself. "
"Warfare is, in principle, designed to consume the surplus of production that can always remain behind after the simple requirements of the people have been met."
"The Party's motto is:" Keeping the past under control, keeping the future under control, keeping the current under control and keeping the past under control. "

                                  Sincerely,@kitapdiari

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Gabriel Garcia Marquez: Kırmızı Pazartesi / The Red Monday

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim