Kurt Vonnegut: Mezbaha 5 /Slaughterhouse-Five


TANITIM:

Kurt Vonnegut, Batman'deki Joker'in iyi kalpli ikizi gibi. Beyne şerbet dökerken, kalbe kezzap saçıyor! Tüm zamanların en büyük savaş karşıtı romanlarından Mezbaha 5'te, Dresden bombardımanı merkezinde bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz.


Billy Pilgrim beceriksiz bir zaman gezgini; nereye gideceğini kontrol edemiyor ve seyahatleri eğlenceli falan geçmiyor. Hayatının hangi kısmında kendini oynayacağını önceden bilemediğinden, sürekli sahne korkusu çektiğini söylüyor. Billy Pilgrim bir savaş esiri. Güzel ve yaşanabilir bir kentin mahvına tanık oldu. Tanıdığı biri, başkasına ait bir demliği aldığı için vuruldu Dresden'de. Bir diğeri, şahsi düşmanlarını savaştan sonra kiralık katillere öldürteceği tehdidini sahiden savurdu.



Unutmayın: Hepsi yaşandı bunların. Aşağı yukarı. En azından savaş kısımları gerçek.İnsanlığın merkezine yapılan bu zaman yolculuğu, hayatın anlamını arayan fakat bulmaya korkan herkes için benzersiz bir rehber. 



YORUMUM

Kitapta zaman döngüsel olarak ilerliyor. Geçmiş geleceği şekillendiriyor. Ölümlü olduğumuzu düşünüyoruz. Halbuki sadece bedenimiz ölmüş oluyor. Anlarda yaşamaya devam ediyoruz. Reankarnasyondan bahsediyor. Traflamadorlar'ın dediği gibi cenazelerde ağlamak saçma.

Ölüm ile ilgili bilgiler okuyunca "falan filan" diyor. 
Hayat devam ediyor, sen de zamanın bir yerinde yaşamaya devam ediyorsun.
Kuantum fiziğine gönderme var, uzaylılar dördüncü boyutta yaşıyorlar. Birileri bizleri gözetliyor ve yaptığımız katliamlara gözlemlenecek bir deney olarak görüyorsa, o zaman bizim gerçekten 'seçme özgürlüğümüz' var mı? "Hepimizin kehribardaki böcekleriz." 
Yazar, her şeyde anlam aramamızdaki anlamsızlığa değiniyor. Başta 5 neyi sembolize ediyor diye düşündüm ama sonra yazarın bu tavrını hatırladım ve falan filan dedim.

"Bir katliamın bitişinde ortalığa feci bir sessizliğin çökeceği varsayılır ve kuşlar haricinde daima öyle olur. Kuşlar ne der peki? Bir katliama dair söylenecek ne varsa. 'Cik,cik,cik?'"
"Tralfamador'da öğrendiğim en önemli husus, bir kişinin öldüğünde sadece ölmüş göründüğüdür. Ölen kişi geçmişte gayet yaşadığından cenazelerde ağlamak saçmadır.Tüm anlar, geçmiş, şimdi ve gelecek daima vardır ve daima var olacaktır."
"Amerika bir fukaralar ulusudur ama bir Amerikalı için fakirlik, suçtur. İnandıkları yalanların en yıkıcısı, her Amerikalının kolayca zengin olabileceğidir."

                                          Sevgiler,@kitapdiari

slaughterhouse-five-mezbaha-no-5.html ile ilgili görsel sonucufilmi de var.


MY REVIEW

The book shows that time is circular. The past is shaping the future. We think we're mortal. However, only our body is dead. We continue to live in moments. He's talking about reincarnation. It is absurd to cry at funerals, as the Traflamadors say. When he reads information about death, he says, “So it goes”.
Life goes on, you keep living somewhere in time. 
There's a reference to quantum physics, aliens living in the fourth dimension. 
If someone is watching us and seeing the massacres we do as an experiment to be observed, then do we really have 'the free will'?
"We're all insects in the amber."
The author touches on the meaninglessness in our search for meaning in everything. At first I thought what 5 symbolizes but then I remembered the attitude of the author and I said “So it goes”.

"At the end of a massacre, it is assumed that a terrible silence will collapse and that it always happens except for the birds. What the birds could say about it ?Anything to say about a massacre. Tweet, tweet , tweet?"
"The most important thing I learned in the Tralfamador is that when a person dies, he just appears to have died. Crying in funerals is absurd because the deceased lives in the past. All moments, past, present and future are always there and will always exist. "
"America is a nation of the poor, but for an American, poverty is a crime. The most destructive of their lies is that every American can easily be rich."

                                    Sincerely,@kitapdiari

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Gabriel Garcia Marquez: Kırmızı Pazartesi / The Red Monday

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim