Virginia Woolf : Kendine Ait Bir Oda


Kendine Ait Bir OdaTANITIM:


"Bütün bu yüzyıllar boyunca kadınlar, erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler, büyülü bir aynaydı bu ve müthiş bir yansıtma gücü vardı. Böyle bir güç olmasaydı dünya hâlâ bataklık ve balta girmemiş ormanlardan ibaret olurdu. Savaşlarda zafer kazanıldığı duyulmazdı... Çar ve Kayzer ne taç giyerler, ne de tahttan inerlerdi. Uygar toplumlarda hangi işe yararlarsa yarasınlar, bütün şiddet ya da kahramanlık eylemlerinde aynalar gereklidir. İşte bu yüzden Napoléon da Mussolini de kadınların erkeklerden aşağı olduğunda bu kadar ısrarcıdırlar, eğer onlar aşağıda olmasalardı kendileri büyüyemezlerdi."


Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf'un 1928 yılında kapılarını kadınlara yeni yeni açmakta olan Cambridge Üniversitesi'ndeki kız öğrencilere hitaben yaptığı bir konuşması üzerine şekillenmiştir. İngiltere'de kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmelerinden bir yıl sonra yayımlanan kitap o tarihten günümüze feminizm tartışmalarının locus classicus'u olageldi. Jane Austen ve Charlotte Brontë'den, kadınların niçin bir Savaş ve Barış yazamadıklarına; Shakespeare'in hayali kız kardeşinden bugün de tartışılmaya devam eden kadının yoksulluğu ve namusu başlıklarına, hatta yaratıcılığın doğasına kadar uzanan geniş bir yelpazede kalemini özgürce oynatan Woolf, kadınlara edebiyat alanında bir çıkış yolu gösteriyor.



"Bir kadın eğer kurmaca yazacaksa, parası ve kendine ait bir odası olmalıdır," diyen Virginia Woolf'un sesi, aradan geçen sekseni aşkın yıla rağmen gücünü ve etkinliğini koruyor.





YORUMUM


Yazar, bu kitapla kendi döneminde feministlerin bazı düşüncelerine destek vermiştir. Kitabı okurken siz de tarihi kadın gözüyle sorgulamaya başlıyorsunuz. Neden hep yazarlar erkek olmuş? Neden kadınlardan bir Shakespeare çıkmamış? 
Onunla beraber bu sorulara yanıt arıyoruz. Sonuçta, kadınlar erkeklerden daha az yetenekli değiller. Tabi ki toplumun kadınlara biçtiği rollerden dolayı kadınlar ancak baba, kardeş veya koca üzerinden kendilerini ifade edebilmişler. Çok zengin ailelerin kızları bile sadece ailelerinin izin verdiği yönde eğitim almış. Yazma - okuma bilseler bile bir şey üretebileceklerini akıllarına bile getirmemişler çünkü bunu yapabilecek kapasitede olan sadece erkekler diye düşünüyorlarmış. 
Yazara göre, eğer kadınların paraları ve kendilerine ait odaları olsaydı yeteneklerini ortaya koymakta zorlanmazlardı tespitinde bulunuyor. Bu konuda haklı ama tarihte okuyoruz ki parası ve odası olan kadınlar varmış ama orasını yaratıcı ortam olarak kullanması pek akıllarına gelmemiş gibi görünüyor. 
Eril - dişil denge konusunda da ilginç tespitlerde bulunmuş.
Şimdi de çok iyi para kazanan kadınlar var ama kaç tanesinin aklına bir evi döşerken kendine ait bir oda yapmayı düşünüyor. Bir kadının kendine ait oda olması yanı sıra kendine ait zaman da yaratmalı. O odada ister meditasyon ister yaratım yapabilecek ortam ve zamanı olmalı. Ama onun yerine biz kadınlar, kendimize ayrılan zamanı dışarıdaki faaliyetlere katılarak ayırıyoruz. Halbuki biz kendi içimize dönüp kendimizi sorgulayıp, hayatımızdaki olan her şeyi gözden geçirip düzene ve dengeye getirmek için zaman ayırmalıyız. 
Kadın gözüyle tarihe dalıp birlikte kurgulamak zevkliydi.

"Başkalarının fikirlerini mantıksızlık derecesinde umursamış olan insanların enkazıyla doludur edebiyat alanı."
"İnsanın zihninde kadınla erkek arasında bir işbirliği oluşmalıdır ki yaratıcılık tamamlanabilsin."
"Sizden sorumluluklarınızı hatırlamanızı, yükselmenizi,daha akıllı olmanızı rica ediyorum;ne kadar çok şeyin size bağlı olduğunu, gelecek üzerinde ne kadar etkiniz olabileceğini hatırlatmalıyım."

                           Sevgilerle,@kitapdiari

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Serpil Ciritçi : Kuantumun Gücü

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim