Kobo Abe: Kumların Kadını

 Kumların Kadını   

TANITIM:

Nadir bulunan bir böceğin peşindeyken yolu tuhaf bir kasabaya düşen, orada dul bir kadının evine neredeyse hapsedilen kahramanın umutsuz, karamsar, sonuçsuz ve çoğu boşa çıkan kaçış çabalarını, kapkaranlık bir atmosferde anlatan Kobo Abe’nin Kumların Kadını adlı romanı, Japonya’nın edebiyata en önemli armağanlarından bir olarak kabul edilir. Eser, Beckett, Kafka ve Sartre’ın yapıtlarıyla kıyaslanmış, büyük övgüler almıştır. Varoluşçuluk felsefesine Japonya’dan açılan bir pencere olarak görülen Kumların Kadını, özgün dilinden çevirisiyle ilk kez Türkçede.

Kumların altında varoluşun sorgulanması: Erotik bir esaret. Japonya’nın modern edebiyattaki ayrıksı yazarı Kobo Abe, Japoncadan Türkçeye...

“Elinizdeki kitap Kobo Abe’nin düşsel başyapıtı.” David Mitchell

“Akıllardan çıkmayacak Kafkaesk bir karabasan.” Time

“Abe, şaşmaz bir kesinlikle kahramanının sürekli değişen fiziksel, duygusal ve psikolojik durumlarını aktarıyor.” The New York Times Book Review

“Okurlar Kobo Abe’de Kafka’nın ve Beckett’in insan ruhunun sıkışmasını anlatmaktaki ustalıklarını sezecekler.” Saturday Review



YORUMUM

Kobo Abe, Japon edebiyatından okuduğum ikinci yazar oldu. Yazar, Kafka'dan etkilenmiş. Aynı "Dava" daki gibi kitabın başında bir adam nedenini bilmeden bir köyde isteği dışında alıkonuluyor. Sonra da "Dönüşüm" deki gibi bir adam kendisini bir böcek gibi bir kum hapishanesinde buluyor . Her ne kadar kitabın başlığı "Kumların kadını" olsa da burada bir adamın içsel yolculuğunu görüyoruz. Böcek koleksiyonu yapan bu adam avcıdan ava dönüşüyor. Kumlarla ile ilgili her gün yeni ilginç keşiflerde bulunuyor. Yazar da kum sembolü ile zamana gönderme yapmış. Aslında biz de her gün yaptığımız şeylerin anlamsızlığında zamanın nasıl aktığını fark edemiyoruz. Kumda yürümek çok zor, özellikle de debelenirsen. Kadın, her gün kumları boşaltmazsa kum evi çürütür ve yıkar o yüzden her gün çalışıyor. Adam başta bu anlamsız faaliyeti küçümse de sonra kendi hayatındaki anlamsızlığı fark edince o da kumu küremeye başlıyor. Kadının istekleri basit: bir radyo ve bir ayna. Adam, kimse onu aramadığını anlayınca işini, ailesini ve arkadaşlarıyla tam olarak bağ kuramamış olduğunu ve o yüzden de aslında böcek koleksiyonu yaptığını fark ediyor. Hayatın aslında her gün küçük isteklerimiz için devamlı zamana karşı boş kürek çekmek olduğunu görüyor. O yüzden, daha anlamlı yaşamı olabileceğini anladığında bu köy aslında hapishane olmadığını fark ediyor. Siz de zamanınızı nasıl harcadığınıza bir bakın. Anlamsız yaşanmış bir hayat  zamana karşı yaşamaktır bu da içten içe çürümenize sebep olabilir. Tavsiye ediyorum.

"Kum yaşama uygun bir madde değil. Fakat sabit olarak bir yere yerleşmek, yaşam için mutlaka gerekli mi? Eğer sabit yaşamdan vazgeçip, canlılar kendilerini kumun hareketliliğine bırakacak olsalar her türlü rekabet de ortadan kalkar herhalde."

"Yaptığı işte nereye gittiği belli olmasa da kaçıp giden zamana karşı insanın dayanmasını sağlayan bir şeyler vardı."

"Öğrenciler her yıl, akan bir ırmağın suyu gibi, öğretmenlerin üzerinden akar gider ama o akıntının dibinde, sadece öğretmenler, çöküvermiş kayalar gibi, hep oldukları yerde kalırlar."

                         Sevgilerle,@kitapdiari

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Gabriel Garcia Marquez: Kırmızı Pazartesi / The Red Monday

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim