Zülfü Livaneli: Son Ada

 Son Ada

TANITIM:

Yaşar Kemal’in önsözüyle: “Zülfü büyük kapıdan bu romanıyla girmiştir.”

Son Ada… Martılar, yasemin kokuları, çam ormanları, renk renk balıklar ve mutlu insanlarla dolu anakaraya uzak bir sığınak. En iyi korunan sır, yeryüzünün gizli cenneti. 

Bu son insani köşe, son sığınak nasıl kaybedildi? Geri kazanmak mümkün mü?

Ünlü edebiyatçı Zülfü Livaneli’nin en politik romanı olan Son Ada, ismini bilmediğimiz bir adada yine ismini bilmediğimiz insanların ve bir diktatörün ekseninde yaşananları anlatıyor. Livaneli, Türkiye’den ve dünyadan tüm okurların aşina olduğu “diktatörlük” gerçeğine alegorik bir anlatımla dikkat çekiyor.

Türk edebiyatının mihenk taşlarından Yaşar Kemal’in Önsöz’de yer alan sözleriyle: “Zülfü bu romanda inanılmaz ölçüler, olanaklar yaratmış. Her şey birbirine uyuyor. Edebiyatta görkemli bir söz vardır, büyük kapıdan girmek. Bu, büyük bir eserin yazarı demek. Zülfü büyük kapıdan bu romanıyla girmiştir.”

2009 Orhan Kemal Roman Armağanı’na layık görülen ve pek çok dile çevrilip dünya çapında okunan Son Ada, Gezi direnişçilerini selamlayan yenilenmiş finaliyle tekrar okur karşısına çıkıyor.



YORUMUM

Zülfü Livaneli, bu hikayede bizi son insani köşeye götürüyor. Adalılar, doğa ile iç içe uyum içinde yaşıyor ve adanın dışında gelişen olaylardan uzak oldukları için kayıtsızlıkla hayatlarına devam ediyorlar. Kendi hallerinden memnun çünkü çok fazla şeylere ihtiyaç duymuyorlar. 

Ama adaya Başkanın taşınmasıyla dengeleri bozuluyor. Artık bildikleri doğrular değişime uğruyor. Ada'da bir diktatörün toplum mühendisliğine şahit oluyorsunuz. Ahalinin kayıtsızlığı, pahalıya mal oluyor. Doğanın dengesi bozuluyor ve bedelini ödemek zorundalar. Tek  yazar, herkesi uyarsa da Adalılarının çıkarları ön plana çıkıyor. Bir tek Bakkalın oğlu insanlığa yeniden şans veriyor.

İlginç bir hikaye. Neleri görüp fark edemiyoruz ya da görüp kayıtsız kalıyoruz? O evlerimizdeki huzurlu hayatlar sonsuza dek süreceğini düşünüyoruz. 'Beni ısırmayan yılan, bin yıl yaşasın' misali. Sonra da o görmezden geldiğimiz insanlar, diktatörler veya tiranlar tarafından dize getirilip eziliyorlar. Sen zamanında onların yanında olmazsan onlar da seni düşünmezler. Martılar konusunda da çok ilginç bilgiler var. Doğanın sadece bir parçası olduğumuzu fark etmemizi sağlıyorlar.

"İnsanlar mı olaylara göre değişir, yoksa olaylar mı insana göre oluşur diye sordum kendi kendime."

"Seni zararlı eşitlik fikirlerine, uyuşukluğa, haklarını savunmaya alıştırmışlar. Oysa insanlar eşit değildir. Güçlüler ve zayıflar vardır ve hayat bunlar arasındaki mücadeleden ibarettir."

"Biz insanlar, sınırlarımızı bilmeden kendi aklımızı beğeniyoruz, öğrenmiyoruz, akıllanmıyoruz. Her şey anladığımız zaman da genellikle iş işten geçmiş oluyor."

                               Sevgilerle,@kitapdiari

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Serpil Ciritçi : Kuantumun Gücü

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim