İvan Aleksandroviç Gonçarov: Oblomov

 






TANITIM:

Rus edebiyatının hiçbir kahramanı, ne Raskolnikov, ne Mişkin, ne Prens Andrey, eski Rus insanını, hatta bütün Doğuluları Oblomov kadar açıklıkla, en özlü yanıyla temsil etmez. Doğu, belki de ilk defa olarak Gonçarov'un bu büyük eserinde kendi kendini tanımaya, Batı'dan farkını anlamaya başlamıştır.
Oblomov klasik kahramanlar gibi genel bir tip, Don Kişot gibi, Tartuffe gibi insanlığın bir halini göstermekle birlikte, zamanına, çevresine sıkı sıkıya bağlı bir insandır.


YORUMUM

Yazarın yaşamına bakınca bazı yönden Oblomov'a benziyor. O da zengin aileden geliyor ve memur olarak çalışıyor. Bu kitabı okumamak için devamlı erteliyordum. Şimdi kitap kulübü için okumam gerekti ve anladım neden ertelediğimi. "Oblomovluk" ne anlama geldiğini biliyordum ve kitaptan çekiniyordum çünkü içimdeki Oblomovla karşılaşmak istemiyordum ama en sonunda yüzleşmek zorunda kaldım. Gerçi artık hayatımın bu aşamasında çözüm odaklı yaşamaya başladığım için biraz rahatım ama her an kayabilirim korkusu var.

Oblomov, "beyzade" olarak büyütülmüş. Dadısı sayesinde masallar diyarlarına gitmiş. Ailesi ve köylüler ona her zaman kollamış ve sorumluluk vermemiş. O yüzden o büyümemiş/olgunlaşmamış bir genç olarak yetiştiriliyor ve hayatı boyunca bunu aşmak için çabalıyor. Hayatına giren insanlar onun bu çocuksu yanını seviyor ama bazıları da bunu kötü yönde kullanıyor. O herkesin iyi yanını görüyor ve bu yüzden Slotz, erken yaştan itibaren kendi ayaklarının üzerinde durabilen arkadaşı, onu kolluyor ve ona yardımcı oluyor. Her ne kadar o ve Olga değişmesi için  çabalasalar da onu değiştiremeyeceklerini anlıyorlar. Zahar da onun serfi olarak ona benziyor. Her ne kadar  Oblomov'dan şikayetçi olsa da ona tapıyor. 

Oblomov, yetiştirilme şekliyle Nahilizm örneğidir. Hayatında anlam bulamamış bir genç. Aslında iç konuşmalarında içsel zenginliğini görüyoruz. Her şeyin farkında ve tahlilleri de çok doğru ama onun ötesinde çabalama gereği duymuyor. "Oblomovluk", tembellikten öte olayları fark eden ama eylemsiz kalandır. Özellikle doğu toplumlarında görülen bir yaşam biçimi. Günümüze gelirsek, kendimi de dahil ederek, "Oblomovluk" hastalığına muzdaribiz. Sorunların farkındayız ama çözüm konusunda ne kadar adım atabiliyoruz. Aslında yazar eski Rusya'nın yaşam biçimini eleştiriyor. Serflikten dolayı dejenere olmuş bir gençlik var. Değişime direniyor. Oblomov'un gözüyle toplumun yüzeyselliğini eleştiriyor.

Slorz, babası tarafından Alman disipliniyle büyütülüyor ama annesi Rus olduğu için kalbinde duygusallığı yeşertebiliyor. Slotz'un kararlılığı hoşuma gitti ama daha çok Olga'ya eşiti gibi davranması beni daha çok etkiledi. Onun merakını daima doyurmaya çalıştı. Evlilikte ikisi de sorumluluk aldı bu da bana göre o zamanın Rusya'sı için ileri görüşlülüktür. Yazar aslında bu karakterle Rusya'nın neye ihtiyacı olduğunu göstermeye çalışmış.

Yazar, Olga üzerinden, dönemin ahlak koşullarını çok yansıtmış. Oblomov sayesinde Olga ilişkiler konusunda daha da olgunlaştı. 

"Ciddi işler bir yana bırakarak içine kapanmak, kendi yarattığı bir hayal dünyasında yaşamak Oblomov'un en büyük zevki idi."

"Eskiden bir çocuğa hayatın ne olduğu erkenden anlatılmaz, yaşamanın çileli, çetin bir iş olduğu düşüncesi verilmezdi; çocuğu kitaplarla yormazlardı. Çünkü kitaplar türlü sorunlar çıkarır, bunlar da insanın yüreğini, kafasını kemirir, hayatı kısaltırdı."

"İnsan hayatının normal amacı dört mevsimi de, yani hayatın dört çağında da fazla hoplayıp zıplamadan yaşamak ve son güne kadar hayat kadehinin hiçbir damlasını israf etmemektir."

"Zekaca kimseden aşağı değildi, dedi. Tertemiz, billur gibi bir ruhu vardı. Asil heyecanları olan bir insandı. ama hiçbir şey yapmadı"

Filmi de var




                               Sevgilerle,@kitapdiari

Yorumlar

  1. Merhaba hocam yazılarınızı okudum ve çok beğendim. Takipteyim sizi :) Sizi kendi bloğuma davet ediyorum beni kırmaz gelirseniz çok mutlu olurum :)

    Blog adresim: https://yusufakmann.blogspot.com

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Serpil Ciritçi : Kuantumun Gücü

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim