Fikret Yıldırım : Kendine Yabancı

 

TANITIM:

Kalabalığın içinde giderek yalnızlaşan ve kendine yabancılaşan Ela ile ezilmişlik içinde geçen geçmişine inat para ve güç ihtirasına kapılmış işkolik, zengin iş adamı Arif’in kesişen yolları ve tutkulu bir aşkın öyküsü…

Yazar, romanında kahramanlar üzerinden aşkın gerçekliğini sorgularken bir yandan da varoluşu ve insan psikolojisini ele alıyor; kendine, diğerine ve yaşama yabancılaşma, belirsizlik, kaygı, korku, endişe, güç arayışı, yalnızlık ve boşluk duygusu…

İlk çağ filozoflarından başlayıp günümüze kadar sorgulanan ve görünen o ki insanlık var olduğu sürece de sorgulanmaya devam edecek olan, “hayatın anlamını” aramak yerine “Hayatı nasıl anlamlı kılabiliriz?” sorusuna yazarın naçizane bir dokunuşu… 


YORUMUM

Yazar, aşk ve varoluş üzerine bir roman yazmış. İnsan nasıl var olduğunu anlar? Başkası tarafından varlığı kabul olursa mı anlamlı bir hayatı olur? Acaba aşık olursa diğer kişiyle mi var olur?

18 yaşındaki saf bir kızın 40 yaş üstü bir adamın ilişkisi bana tutkulu bir aşk hikayesi gibi gelmedi. Kız, kendi özgüven ihtiyacını karşılamaya çalıştı, erkek de varoluş krizini doyurmaya çalıştı. Alzheimer hastalığına dikkat çekilmesi önemliydi ama hikayenin bütününde anlamlı gelmedi. Ela'nın bu ilişkiden sonra yaptığı çıkarımlar değerliydi. Keşke hikayenin içinde daha fazla hissedebilseydim.

Bu hikayede evsiz çocuklar bana göre en ilginciydi. Keşke yazar onlara daha fazla değinseydi. Onların varoluşsal bakış açısı daha fazla ilgimi çekerdi. Onlar sadece günü günü yaşıyor ve gelecek kaygısı yaşamıyorlar. Birbirlerine olan bağlılığı ve oldukları gibi kabul etmeleri dikkatimi çekti. 

Kitabın kurgusu beni içine çekemedi ama tabi ki bunlar benim düşüncelerim o yüzden kararı size bırakıyorum.

                                 Sevgilerle,@kitapdiari

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Gabriel Garcia Marquez: Kırmızı Pazartesi / The Red Monday

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim