Gaye Boralıoğlu: Dünyadan Aşağı

 


TANITIM:

“Önümde belki bir dakika var, belki bin dakika.Belki bir gün var, belki bin gün... Geride ise yüzlerce hatayla, çok eksiklerle, dile gelmemiş suçlarla, telafi edilmemiş ihmallerle dolu bir hayat. Hangisini, ne ara düzelteceğim? Nereden başlayacağım kendi cennetimin yolunu döşemeye? Zamanla yarıştan galip çıkan var mıdır? Kader, insanın başına gelen değil midir? Bu sonsuz ihtimalli dünyada, Allah katında mükemmel bir düzenek kurmak mümkün müdür?Çok zor... İşim çok zor. En iyisi, çekyatta derin bir uyku.”
Kıpırtılar, yanılgılar, yalanlar. Haliç’te olmayan dalgalar. Tek tek düşen harfler. Döke saça, döne döne dağılan Hilmi Aydın. İnsan dediğin… Yaralı bir hayvandır zaten. Dünyadan Aşağı, babalar ve oğulları, sesleri ve susuşları, riyakârlığı, şimdiyi ve geçmişi, parantezin içini anlatıyor. Kaç yalan bir cehennem eder? Gaye Boralıoğlu, su gibi akan berrak bir dille, seneler sonra dahi konuşulacak yeni bir roman karakteri resmediyor, sıradışı ve yanıbaşımızda.

 

YORUMUM

Kitap üç bölümden oluşuyor. Kitapta iç içe geçmiş üç kitap ve yazar var: Yazar, Selim Aydın ve Ali Cemal. Hepsi Hilmi Aydın'ın nasıl bu hale geldiğine ışık tutuyor.

Yazar, bazen hikayede araya girip bazı açıklamalarda bulunuyor. Her bölümün başındaki cümle düşündürücü. Zamanla ilişkisi bakımından insanları üç sınıfa ayırması çok orijinal: Depocular, Vur patlasıncılar, Naftalinler. 

Hilmi Aydın, hayatı boyunca hiç bir şey için çabalamamış, hep sırtını başkalarına dayamış ve yaşadığı olumsuzluklar için çevresini suçlayan ve sorumluluk almayan biri. Ölümden dönünce hayatı sorgulaması benim umutlanmamı sağladı ama bir insanın yaptığı yanlışlarının sorumluluğunu alması ne kadar zor olduğunu gördüm. Büyümek istemeyen bir adam. Her ne kadar restoranın yenilenmesi gibi onun da kendi kişiliğine dair tadilatı beklesem de her iki konuda da hayal kırıklığı yarattı, çünkü içselleştirilmemiş kararlar yalnız ödünç alınmış olarak kalırlar. 

Baba, Selim Aydın, en azından yaptığı hatalarının sorumluluğunu alıyor ama onaylanmamış bir çocukta da ömür boyu hasarlar kalıyor. Bu tabi ki bahane değil. Hayat, Hilmi'ye ikinci bir şans veriyor olsa da o şansız olduğuna inandığı için yaptığı yanlış seçimlerden dolayı dünyadan aşağı düşüyor.

Ali Cemal yazarak yaşadıklarınla yüzleşiyor ve hayatını yeniden kurguluyor, böylece hayatındaki gerçeklerle yüzleşip devam edebileceğini biliyor. Bize yazarak hayatımızdaki gerçeklerle nasıl yüzleşip kurtulabileceğimizi gösteriyor.

Nihal, Hilmi Aydın'a her zaman destek oluyor ama kendi sınırlarını da çizmesini biliyor.

"Evlilik kurumunun yapıtaşlarından biri inattır... Bu inat başlangıçta dış dünyaya karşıdır... Bir olan çiftler bu kez birbirlerine karşı inat etmeye başlarlar... Aşk, süpürme kabiliyetini kaybeder; çöpler çoğalır."

"Böyle olmadığını biliyorum elbette ama kullanılmış eşyalar edinerek sanki başka insanların ruhlarını ödünç alıyorum. Yaşanmış bir ev yaratmak istiyorum."

"Dünyada yalnız bir pirinç tanesinin değil, her bir nesnenin bilhassa da insanın etrafında mebzul miktarda mesafe olmalıdır. Mesafe tabiatta her şeyin uyum içinde bir arada bulunabilmesini, insan oğlunun da birbirine tahammül edebilmesini sağlar."


                             Sevgilerle,@kitapdiari

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Serpil Ciritçi : Kuantumun Gücü

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim