Orhan Pamuk: Beyaz Kale

 


TANITIM:

Nobel ödüllü Türk yazar Orhan Pamuk’un Beyaz Kale adlı eseri kanuni devrinde geçen 1985 yılında İletişim Yayınları tarafından yayımlanan tarihî bir romandır. Beyaz Kale, 17. yüzyılda İstanbul’da geçmektedir.

Hikayede Türkler tarafından esir edilen astronomi, matematik ve tıp konusunda engin bilgilere sahip olan romanın ana karakteri Venedikli; ülkesinde çok iyi eğitim almış, neredeyse bilimin her alanında bilgisi ve eserleri olan, kendini beğenmiş bir karakterdir. Romanın diğer karakteri Hoca; iyi bir eğitim almıştır, parlak zekalıdır, hırslıdır ve okumayı sever. Padişah; avlanmayı seven ve gözlemciliği ön plana çıkan bir karakterdir. Paşa ise sinsidir ve son derece hırslıdır. Manipülatif bir karakterdir.

Kitapta yer alan ana temalar çok çeşitlidir. Bu temalardan biri efendi ve köle ilişkisidir. Bilginin gücü, kitapta kullanılan temalardan bir diğeridir. Osmanlı’nın modernleşmesi ve Batı ülkeleriyle rekabeti romanın ana temalarından birini oluşturur. 


YORUMUM

Postmodern tarzında yazılmış olan "Beyaz Kale" gerçek ile kurgu iç içe geçer. Masalsı bir anlatı var. Yazar, Doğu-Batı ikilemini alegorik yoluyla "Köle-Efendi" kimlik endişelerinin üzerinden anlatmış. Psikoanalitik tekniği olan "ayna" tekniği kullanılmış. "Ben- Öteki", "Gölge-Benlik", "Efendi-Köle" kavramları işlenmiş.
"Ben neden Benim" varoluşçuluk sorusuna cevap olarak şunu söyleyebiliriz: Kendimiz olursak ancak o zaman özgürleşiriz. 
Köle kendine aynada özgüvenle bakabiliyor ama Hoca kölenin yaşamış olduğu hayatını dinleyip ona özeniyor. 
Aklın, bilimin efendiliği Doğu'da yok o yüzden Hoca, "Beyaz Kale" olarak boş ve savunmasız ve dönüştürülmeye açık. Burada, Batının galibiyetini görüyoruz; Köle, Müslüman olmadan Hoca oluyor ve asıl Hoca Batıya gidiyor. Ben ve Öteki yavaş yavaş Öteki ve Öteki'ye dönüşüyor. Doğu-Batı kimlikleri birbirine geçiyor. 
Bir toplumun dönüşmesi için bireysel ve toplumsal tarihe ihtiyacı var. Biz kendi değerlerimizin ve tarihimizin gerçeklerini kabul edersek ötekileşmeden kurtulabiliriz. 
Burada Padişah- çocuk, otoriteyi temsil ediyor. Kimlik ikilemleri görüyor ama hiç bir şey yapmıyor sadece gözlemci olarak kalıyor. Köle, Hoca üzerinden onu yönlendiriyor.
Düşündürücü bir kitap. Gölgelerimize sahip çıkarsak "bütün" olmayı başarabiliriz.

"Evet, korkak değildi, ama her insan gibi elbette onda da olumsuz bir şeyler vardı, onların üzerine giderse asıl kendini bulacaktı."
"Kendini hor gördüğü için beni hor göremiyordu artık; onunla geçen ilk günlerimde bir yanılsamayla varsaydığım eşitlik duygusunu sonunda bulduğumu düşünüyordum; çok memnundum."
"Kendi içimizdekini aramak, kendi üzerimizde o kadar uzun boylu düşünmek mutsuz edermiş bizleri."

                                  Sevgilerle,@kitapdiari

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Gabriel Garcia Marquez: Kırmızı Pazartesi / The Red Monday

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim