Dino Buzzati: Tatar Çölü

 

TANITIM:

İç karartıcı Bastiani Kalesi'ne vardığında genç teğmen Giovanni Drogo tarifsiz bir sıkıntıya kapılır. İlk görev yeri olan bu kaleyi bir gece bile kalmadan terk etmeyi ister, ama harekete geçemez. Sonunda en fazla dört ay kalabileceğine karar verir. Alışkanlıkların uyuşturucu etkisi, askerlik gururu, gündelik ritüellerle dolan bir hayat boşluğuna bağlanması ve Tatar Çölü'nün vahşi cazibesi bu dört ayı yıllara çevirir. Giovanni Drogo kimsenin gelip geçmediği, öte tarafında ne olduğunu, kimlerin yaşadığını bilmediği bir çöl sınırını beklemeye bırakır kendini. Ünlü İtalyan yazar Dino Buzzati'nin ilk romanı olan Tatar Çölü, hayatın anlamını ve insanın kaderine teslim olmasını sorgular. Kafka, Sartre ve Camus'nün değişik biçimlerde uğraştığı bu sorgulamayı kurgulayan Tatar Çölü, çağımızın önemli eserlerinden biridir.


YORUMUM

Kaderimiz mi bizi seçiyor, biz mi kaderi seçiyoruz?

Giovanni Drogo, kaleye geldiğinde genç ve hayalleri vardı. Zamanla buradaki rutinlere alıştı ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadı. Bastiani Kalesi'nde, monoton bir hayat vardı.

Yazar, romanda çok fazla sembol kullanmış. Kale bizim benliğimize işaret ediyor, zamanla umutlarımız söndükçe o da dökülmeye başlıyor. 

Giovanni Drogo, hayallerinden vazgeçtikçe hayatı çölleşiyor. Kalede bir gün bir düşman geleceği beklentisi var ama kahramanımız da yavaş yavaş anlıyor ki bu boşu boşuna bir hayal ve umutsuzluğa düşüyor. Bu da rahatsızlanmasına neden oluyor.

Kitapta sanki iki çeşit zaman dilimi var. Giovanni Drogo için zaman çok yavaş ilerliyor çünkü heyecanlı ve yeni bir şey yok. Diğer zaman dilimi de çok çabuk ilerliyor çünkü kale ve karakterler yaşlanıyor veya yıpranıyor. Kafkavari bir kurgu var.

Hayatınızı monoton yaşarsanız bir gün çöl haline geldiğini anlarsınız ve umudun bittiği yerde hastalıklar ortaya çıkar. Tam da istediğiniz bir şeye ulaşacağınızı anlayınca  bir de bakıyorsunuz ki her şey için çok geç kalmışsınız.

Tavsiye ederim.

"Onların talihleri, serüven, herkesin yaşamında en az bir kez çalan o mucize anı, kuzeyden gelecekti. Zamanla gitgide belirsizleşen bu uzak olasılık uğruna, koskoca yetişkin adamlar yaşamlarının en güzel bölümünü burada tüketiyorlardı."

"Dün gibi geliyordu ama zaman geçmişti, o hareketsiz, herkes için aynı, durağan yani, ne mutlu olanlar için daha yavaş ne de talihsizler için daha hızlı olan ritmiyle akıp gidiyordu."

"Ne yazık ki kendisinde hiçbir değişiklik hissetmiyordu, zaman çok çabuk geçmiş, ruhu yaşlanmaya vakit bulamamıştı."

                             Sevgilerle, @kitapdiari

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Gabriel Garcia Marquez: Kırmızı Pazartesi / The Red Monday

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim