Demet Altınyeleklioğlu : Gülüm


TANITIM: Tarihi roman türünün Türkiye'deki en önemli temsilcilerinden Demet Altınyeleklioğlu'ndan muhteşem bir Çanakkale romanı. Birinci Dünya Savaşı tüm şiddetiyle sürerken Anzak Birlikleri, İngilizlere destek olmak için Gelibolu'da karaya çıkar ve kendilerine ait olmayan bir savaşın içinde, kendilerine ait olmayan bir nefreti dışarı vururlar… Anzak Birliklerinde hemşire olarak görev yapan Helen'inse gözlerini zafer hırsı bürümüştür. Ancak savaşın kıyameti içinde, yaralı bir Türk subayını esir olarak hastane çadırına getirdiklerinde, Helen ne kalbine ne de aklına söz geçirebilecektir. Çevrelerini saran kan ve barut kokusuna rağmen Teğmen Suat ile Hemşire Helen, düşmanlığın içinde gizlenen en masum duygulardan birini, aşkı yaşayacaklardır. Nefretle de sulansa, toprağın daima sevgiye gebe olduğunu işte o zaman anlayacaktır ikisi de Suat ile Helen, gencecik askerlerin canlarını siper ettikleri acımasız bir savaşın ortasında, kendilerini ümitsiz bir aşkın pençesinde bulurlar. Çünkü cephede filizlenen aşkların ilk şehitleri, kaybedilen ümitlerdir. Sydney'den Gelibolu'ya uzanan trajik bir aşkın hikâyesi Gülüm… Suat ile Helen'in hikâyesi… 1915'te bir çadır hastanesinde başlayıp okyanusları aşan, kalpleri sızlatan, dramatik bir sevdanın nefes nefese ve gözyaşlarıyla okuyacağınız hikâyesi…


                                            YORUMUM

Tam da 14 Şubat'a yaklaşırken bu kitabı okumam bir tesadüf olsa gerek. Çok güzel bir aşk hikayesi. Çanakkale Savaşını bir de Anzak kızı Helen tarafından tasvir edilmesi epey ilginçti. Helen bir Türk askere aşık oluyor.  Gazeteci olan Alinga'nın eline bu kızın günlüğü geçiyor . Çok etkileniyor ve gerçeğin peşine gidiyor ve hiç beklemediği sürprizler onu bekliyor.
Kitabı elinizden bırakamayacaksınız. 
Hikayede dikkatimi çeken başka bir konu oldu, o da savaşa rağmen her iki tarafın da insanlığını kaybetmemiş olması. Şimdi etrafımızdaki insanlara bakınca, yıllarca ortak yaşantılarımıza rağmen, ne kadar birbirimize duyarsız olduğumuzu görüyorum. Bizi düşmanlar sarmış,memleketimizi bir Orta doğu ülkesine çevirmeye çalışıyorlar ve bölünmemiz için elinden geleni yapıyorlar ama biz umursamıyoruz bile. Sadece ötekinin canı çıksın, bana dokunmayan yılan bin yaşasın... Lütfen, içimizdeki insanlığa dokunalım ve bir daha düşünelim çünkü bu günler geçecek ve geriye baktığımızda pişmanlıklarımız kalacak.

                                                                     Sevgilerle, Aygül Demir

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Serpil Ciritçi : Kuantumun Gücü

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim