Sayit Kemal Karaalioğlu : Dede Korkut Hikayeleri

-
Dede Korkut Hikayeleri TANITIM: "Dede Korkut Hikâyeleri" Türk Edebiyatı Tarihi'nin anıtsal temel kaynağıdır. Taşıdığı anlatım gücü, söyleyiş incelikleri bakımından, işlenmiş sanatlı halk dilinin doruğa yükselmiş şaheser temsilcisidir. Türklerin tüm uluslara örnek olacak erdemleri, sözlü Türk Edebiyatı, folklor, etnoloji, tarihi etnografya, devlet büyüklerinin yüce adalet duygusu, halk felsefesi, töreleri, tutkuları, aşkları, savaşları, çıplak doğa güzellikleri, aile bağları, çocukların eğitimi, su, ağaç, at, kuş sevgisi şiirli, derin, temiz destansal halk Türkçesiyle gözleri ve gönülleri doyuran bir güzellikle anlatılır bu hikâyelerde.




                                                                    



                                                                YORUMUM

 Ne zamandır bu hikayeleri okumak istiyordum ama nedense erteleyip duruyordum. Oğuz Türklerin kahramanlık hikayeleri yazılmış. Halk Türkçesiyle yazılmış. Yaşam biçimleri hakkında bilgi sahibi olabiliyorsun. Yer yer şaşırdım çünkü bazı gelenekler hala devam ediyor. Aile yapısı hakkında bilgi sahibi oldum ve kadına verilen değeri okuyunca anladım ki şu anda biz Arap kültürüne neredeyse asimile olmuşuz. Tabiatla olan ilişkilerini okumalısınız. Tavsiye ederim

                                                                     Sevgilerle, Aygül Demir



                                                                              MY REVIEW
I always wanted to read these stories but I kept putting off. Oghuz Turks' stories of heroism are written . It's written in a daily Turkish at that time. You can have information about their lifestyles. I'm surprised because some traditions are still going on. I have information about the family structure and reading the value given to the woman, I realized that now we are virtually assimilated to the Arab culture. You should read their relationships with nature. I advise.

                                                                          Sincerely, Aygül Demir

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

-
Varoluşun anlamı, yolculuğun ta kendisidir. Bu yolculuğu kolaylaştıran en iyi araçlardan biri okumak, diğeri de gezmektir. Okumak, farklı diyarlara giderek kendi içsel varlığımı daha iyi tanımamı sağlıyor. Bilgeliğe olan aşkım sayesinde  ufkum daha  da genişledi. Gezmek de güzel bakan insanlarla tanışma fırsatı sağlıyor. Ayrıca  felsefe, tiyatro, sergi, konserler, müze ve doğa gezileri de ilgi alanlarım içerisinde.  “Kabuğunu kırmak istiyorsan okumalısın.”
Devamı

Gabriel Garcia Marquez: Kırmızı Pazartesi / The Red Monday

-
Resim
TANITIM:  Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez'in 1981'de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiya'da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasar'ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin potresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruhçözümü niteliği de kazanmış oluyor.                                                                     ...
Devamı

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim

-
Resim
  TANITIM: Caliban ve Cadı kapitalizme geçiş sürecinde bedenin bir tarihidir. Silvia Federici, geç ortaçağların köylü ayaklanmalarından cadı avlarına ve mekanik felsefenin doğuşuna kadar toplumsal yeniden üretimin rasyonelleştirilmesini araştırır. Asi bedene karşı savaşın ve beden ile zihin arasındaki çatışmanın, nasıl modern toplumsal örgütlenmenin iki merkezi ilkesinin, yani “emek gücü” ile “kendi bedeni ve yaşamı üzerinde mülkiyet hakkı”nın gelişiminin temel koşullarını oluşturduğunu gösterir. “Postmodernizmin neoliberal çağında proletarya, tarihin sayfalarından silinmiş durumda. Silvia Federici, proletaryanın hikâyesini ta en başından, doğum sancılarıyla birlikte anlatarak ona tarihsel önemini geri kazandırır. Bu kitap bir hatırlamanın, insanlığın belleğinde kıtlık, katliam ve kölelik kadar derin ve acı veren bir yara açan, kadınların bedenine kazınmış bir travmanın kitabıdır. Federici, proletaryanın doğuşunun kadınlara karşı bir savaşı gerektirdiğini ve bu savaşın yeni bir cin...
Devamı