Viktor E. Frankl : İnsanın Anlam Arayışı / Man's Search for Meaning


TANITIM: 



20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Viktor Frankl, otuzun üzerinde yabancı dile çevrilen ve bütün dünyada 12 milyondan fazla satan İnsanın Anlam Arayışı'nda, kurucusu olduğu logoterapinin ilkelerini, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampındaki deneyimleri eşliğinde anlatmaktadır.

Okurlar, Frankl'ın tasvir ettiği toplama kampının, dünyayı daha büyük bir hapishane olarak kavramamızı sağlayacak parlak bir metafora dönüştüğünü fark edecektir. Gasset, Heidegger ve Sartre'dan aşina olduğumuz düşünceler ışığında, varoluşun çetin koşullarında "anlam"ı keşfetmemize yardım edecek süreci anlatan Frankl, "İnsanı insan yapan nedir?" sorusuna da yanıt vermeye çalışıyor...

"Gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik tutumumuzdaki temel bir değişmeydi. Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığını, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve dahası umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyordu. Yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulanan birileri olarak düşünmemiz gerekirdi. Yanıtımızın konuşma ya da meditasyondan değil, doğru eylemden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu. Nihai anlamda yaşam, sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu almak anlamına gelir."




  YORUMUM


Victor Frankl, Naziler tarafından annesi, babası, eşi, kız kardeşi ile birlikte 1942’de toplama kampına gönderilmiş. Kız kardeşi hariç tüm yakınları orada ölmüş. Frankl, Logoterapi’ye giriş niteliği taşıyan bu kitabı Auschwitz’teki gözlem ve tecrübelerine dayanarak dokuz günde yazmış. Bu kitabı yazmasının nedeni olarak şöyle açıklıyor: “İstediğim tek şey somut bir örnek yoluyla okura, yaşamın, her durumda, hatta en acınası durumlarda bile potansiyel bir anlam taşıdığını anlatabilmekti.” Yazar, Freud’un psikanalizini ve Adler’in bireysel psikolojisini yetersiz görmüş ve daha sonra Üçüncü Viyana Ekolün öncüsü olmuş. Ona göre, insanın en güçlü motivi anlam istemidir.
Kitabı okurken size varoluşsal sorgulamalar eşliğinde eşsiz bir felsefi derinlik kazandırıyor. Toplama kampına içten bakış geliştirmenizi sağlıyor. Yazara göre, en ağır koşullar altında bile, insanın kendi kaderini tayin edebilme yetisi, acıyı kabul ediş yolu ile kendi  davasını seçebilmesine, yaşamına daha derin bir anlam katmasına fırsat verir. “Acılarla mücadelede insan oluruz ya da insanlığımızdan oluruz.”
Varoluşsal Psikolojiye göre; insan koşullarda özgür değildir ama koşullar karşısında alacağı tavırda özgürdür.
Kitabı okurken insan düşünmeden edemiyor, bu kadar belirsiz bir ortamda insanda yaşama istemi nereden geliyor. Bu kadar eziyete göğüs germektense intihar etmek daha kolay değil mi? Kader bir teslimiyet mi yoksa bu dünyaya gelme amacını keşfedip onun uğruna çabalamak mı? Kamptaki insanların başkalarıyla kendilerini kıyaslayınca daha iyi durumda oldukları için şükretmeleri hastalıklı bir düşünce. Ne yazık ki bu kavram dejenere olmuş. Oysaki şükretmek, kendi içsel koşullarımız içinde tatminimizi sağladığı için şükretmemiz gerekiyor. Okudukça her şey anlam kazanıyor.
Zorluklara anlam yükleyen bizleriz. Olumsuzlukları değerlendiren bizim bakış açımız. Bakış açımızı değiştirerek en kötü durumda bile iyi bir şeyler bulabiliriz. Victor’un o ortamı bir gözlem laboratuvarına çevirerek, kendi kitabını yazma arzusu ona zorluklara karşı koyma gücü vermiştir. Mutluluğu dışarıda değil içimizde aramalıyız. İnsanın, uğuruna çaba göstermeye değer bir hedefi olmalı.
Kitabı tavsiye ediyorum. Okunması çok kolay bir kitap. Hayatınıza yeni bir bakış açısı getirmesini diliyorum. Çünkü benim başucu kitabım oldu bile.

“Yaşamak acı çekmektir; yaşamı sürdürmek, çekilen bu acıda bir anlam bulmaktadır. Eğer yaşamda bir amaç varsa, acıda ve ölümde de bir amaç olmalıdır.”
“Zengin bir entelektüel yaşama alışmış olan duyarlı insanlar daha çok acı çekmiş olabilirler, ancak iç özlerinin (benliklerinin) maruz kaldığı hasar daha az olmuştur. Bu insanlar, çevrelerindeki dehşet verici dünyadan kopup, içsel zenginlikten ve tinsel özgürlükten oluşan bir dünyaya çekilebilmişlerdir.”

                                                                    Sevgilerle,@kitapdiari 


                                                                 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Gabriel Garcia Marquez: Kırmızı Pazartesi / The Red Monday

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim