Doğu Yücel: Güneş Hırsızları

-

TANITIM: 

Hayalet Kitap ve Varolmayanlar'ın ardından öyküye dönen Doğu Yücel, Güneş Hırsızları ile okuru karanlıkta güneşi aramaya çağırıyor.


Güneş Hırsızları hayal gücüyle şaşırtan, sivri diliyle tabuları sarsan, ince mizahıyla gülümseten 12 istasyonlu bir "arama kurtarma" yolculuğu. Bu yolculuk boyunca eski bir sinema salonunda sihirli bir deneyim de yaşayacaksınız, kendinizi ilk uzaylı-insanoğlu buluşmasının başrolünde de bulacaksınız. Uzak bir gelecekte Güneş'e doğru uçtuğunuz da olacak, ilk çağlarda bir mağarada ölüm kalım savaşı verdiğiniz de... Büyülü gerçekçilikten distopya edebiyatına, masallardan şehir efsanelerine geniş bir yelpazede anlatılan öyküler günümüzün ironik bir resmini çiziyor. Ayakları yere basan ama ayaklarınızı yerden kesmeyi ihmal etmeyen öyküler bunlar.Güneş Hırsızları'nı okuduktan sonra dünyaya ve tabii ki güneşe bambaşka bir gözle bakacaksınız.





                                                                         
                                                                                YORUMUM

Doğu Yücel ile bu kitapla tanışmış oldum. Kitap hikayelerden oluşuyor. Her hikaye farklı bir kurguyla yazılmış. Hayal gücüne hayran kaldım. 
Yemek yerken, birden ne çeşit rüya görme ihtimalim var diye düşünmeye başlıyorum. Tek başıma sinemaya gitmek için daha çok çabalayacağım çünkü bir arkadaşımın benimle gelmesi için beklersem sinemanın sihrini kaybedebilirim. Gerçek yansımamı görmek istersem, bana değer veren insanların gözlerinin içine bakacağım. Hayatın gerçek anlamını, iş işten geçtikten sonra ancak insanoğlu anlayabiliyor.  "Güneş Hırsızları" hikayesi de çok anlamlıydı. Bu hikayeden çok güzel bir film olur. Elimden bırakamadım. Düşündürücü konular. Tavsiye ederim.

 "Bir tatlı kaşığı rastlantı, bir çay bardağı üzüntü ve bir çorba kaşığı hasetle ortaya çıkarılmayacak gizli yetenek yok, ilk gizli yeteneğini büyük bir hayal kırıklığıyla kaybettikten sonra bile ..."
"Sizin için hayatın anlamı, hayatın kendisinden daha önemliydi. Ölümden sonra nereye gideceğinize , ölümden önce yaptıklarınızdan daha çok kafa yoruyordunuz."
"Gerçeğe yakışan, her insanın - bir kaza başına gelmediği müddetçe - sıradan insan olarak kalmasıdır. Oysa bazı kazalardan mucizevi güçler doğar."
                                                                          Sevgilerle, Aygül Demir

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

-
Varoluşun anlamı, yolculuğun ta kendisidir. Bu yolculuğu kolaylaştıran en iyi araçlardan biri okumak, diğeri de gezmektir. Okumak, farklı diyarlara giderek kendi içsel varlığımı daha iyi tanımamı sağlıyor. Bilgeliğe olan aşkım sayesinde  ufkum daha  da genişledi. Gezmek de güzel bakan insanlarla tanışma fırsatı sağlıyor. Ayrıca  felsefe, tiyatro, sergi, konserler, müze ve doğa gezileri de ilgi alanlarım içerisinde.  “Kabuğunu kırmak istiyorsan okumalısın.”
Devamı

Serpil Ciritçi : Kuantumun Gücü

-
Resim
TANITIM: Sonunda oldu.  Dünyanın bir yerinde, bir insan daha şu anda yeni bir bilince uyandı. Hemen şimdi bir ışık gördü ve bu ışığı izleyip kendi karanlığından çıktığında hiç bilmediği bir boyuta girecek. Sevinç denen, kendini sevmek denen bir boyuta. Yarın yeni bir sabaha uyanacak. Daha güçlü… Neşeli… Mutlu… Sonunda oldu. Bazı kitaplar vardır, yıllar içinde dönüp dolaşıp tekrar okundukları için aslında hiç bitmezler. Tam ihtiyacınız olduğu anda hayatınıza bir mucize gibi girer ve bir daha asla çıkmazlar. Bu kitap da hayatınıza, baharla gelen bir esinti gibi karışacak ve kendinize verdiğiniz en güzel hediye olarak başköşenizdeki yerini alacak. A'dan Z'ye Kuantum Felsefesini ve bu konunun kapsadığı her başlığı belli bir sıralamaya göre okuyacak ve kitabı bitirdiğinizde kafanızdaki tüm dağınık bilgileri netleştirerek puzzle'daki en büyük parçayı yerine yerleştirmiş olacaksınız. Bilimin açıkladığı gerçeklerden yola çıkarak bilginin felsefeye, felsefenin spiritü
Devamı

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim

-
Resim
  TANITIM: Caliban ve Cadı kapitalizme geçiş sürecinde bedenin bir tarihidir. Silvia Federici, geç ortaçağların köylü ayaklanmalarından cadı avlarına ve mekanik felsefenin doğuşuna kadar toplumsal yeniden üretimin rasyonelleştirilmesini araştırır. Asi bedene karşı savaşın ve beden ile zihin arasındaki çatışmanın, nasıl modern toplumsal örgütlenmenin iki merkezi ilkesinin, yani “emek gücü” ile “kendi bedeni ve yaşamı üzerinde mülkiyet hakkı”nın gelişiminin temel koşullarını oluşturduğunu gösterir. “Postmodernizmin neoliberal çağında proletarya, tarihin sayfalarından silinmiş durumda. Silvia Federici, proletaryanın hikâyesini ta en başından, doğum sancılarıyla birlikte anlatarak ona tarihsel önemini geri kazandırır. Bu kitap bir hatırlamanın, insanlığın belleğinde kıtlık, katliam ve kölelik kadar derin ve acı veren bir yara açan, kadınların bedenine kazınmış bir travmanın kitabıdır. Federici, proletaryanın doğuşunun kadınlara karşı bir savaşı gerektirdiğini ve bu savaşın yeni bir cinsel
Devamı