Magda Szabo : İza'nın Şarkısı/ Iza's Ballad


TANITIM:

Iza, babası ölünce yalnız kalan annesini yanına almak ister. Doktor kızıyla gurur duyan yaşlı kadın, sürdürdüğü taşra hayatını, anılarını, alışkanlıklarını, bir anlamda kimliğini bırakıp başkente taşınır. Ne yazık ki, yirminci yüzyılın ikinci yarısında, savaş sonrasında büyük bir hızla değişen Macar toplumunda, yalnızlık ve kuşak çatışması anlamına gelmektedir bu.
Szabó ilk kez 1963 yılında yayımlanan romanında, insani değerlere en bağlı, en idealist kişilerin bile yakınlarını anlamakta nasıl yetersiz kalabileceğini, insan ilişkilerine sızan empati yoksunluğunu anlatıyor.
Magda Szabó’yu keşfettiyseniz altın bir balık yakaladınız demektir. Yazmakta olduğu bütün kitapları alın, ileride yazacaklarını da. Hermann Hesse




YORUMUM

Bu yazardan okudum ilk kitap. İlginç bir kurgulama şekli var. Macaristan'ın o dönemdeki kuşak ve kültürel çatışmaları çok gerçekçi bir şekilde işlenmiş.
Antik çağlarda evrenin oluşumu dört elemente bağlanırmış; Toprak, Ateş, Su ve Hava. Aynı zamanda mevsimleri ve insani özellikleri de simgeleyen bu dört element bu kitapta dört bölüm başlığına karşılık geliyor. Bu kitapta dört kişinin dört hayatı anlatılıyor.
Vince'nin  ölümüyle, anne kızın hayatı değişiyor. Okurken bazen zorlandım. İhtiyar olmak ve artık işe yaramadığını hissetmek, insanı hüzünlendiriyor. Kuşak farkını görüyoruz. İza'nın duygusuzluğunu, babasının uğradığı haksızlıktan dolayı  geliştirdiğini düşünüyorum. Kimse onu yıkamazdı çünkü o her zaman doğru kararlar verirdi. Herkesi himayesine alır, korurdu. Ama Antal onun kişiliğinden kaçtı çünkü o bu tarz ilişki istemiyordu. O her şeyi birlikte paylaşabileceği bir aile istiyordu ama İza ile ilişkisinde duygusallık yoktu. 
 Etelka, İza'nın annesi, şehirdeki yeni yaşamına uyum sağlayamıyor. Anne kız fark ediyorlar ki birbirlerini hiç tanımıyorlar bu da ilişkilerini çıkmaza sokuyor. Etelka işe yaramak istiyor ama İza ona çocukmuş gibi davranıyor. Kocası ölürken hemşire Lidya'nın elini tutması ilginç geliyor ama sormuyor. Oysa ki  Lidya, Vince'i geçmişe götürüp onu huzura kavuşturuyor. 
Kitabın sonuyla ilgili şüphe içinde kaldım ama anladım ki hiçbir şey fark etmiyor. Nihayet anne kız huzura kavuştular. Muhteşem bir kitap. Anlatı çok sade ama bir o kadar da düşündürücü. Çeviriyi çok beğendim.

"İza ona sarılmadı, dokunmadı. Bunun sebebini kestirebiliyordu: Birbirlerine yaklaşmamaları, kucaklaşmamaları gerekiyordu, yoksa mutsuzluklarıyla baş edecek güçleri kalmazdı."
"Eski yaşamından acı ve kızgınlıkla söz ediyordu, çünkü o dönemde ona her zaman ihtiyaç duyan kişiler artık uzaktaydı: Vince ölmüş, İza değişmişti."
"Siyah mermerden mezar taşının karşısında dururken, ölülerin kimsenin gözünün yaşına bakmadan yok olduklarını ve artık ne vicdan azabının, ne merhametin ne de sevginin onlara bir şey kazandırabileceğini kabul etmesi gerekiyordu."

                           Sevgilerle,@kitapdiari

MY REVIEW


This is the first book I read from the author. There's an interesting way of editing. The author, processed very  realistically Hungary's generation and cultural conflicts at that time. 
In ancient times the formation of the universe was connected to four elements;Earth, Fire, Water and Air. These four elements, which also symbolize seasons and human characteristics, correspond to four chapters in this book. This book describes four lives of four people. 
With Vince's death, mother-daughter's life is changing. Sometimes I had a hard time reading it. To be old and to feel  uselessness, it makes people sad.
We see the generation difference. 
I think, callousity of İza had developed  because of injustice that his father faced at his job. No one could be able to knock her down because she always made the right decisions. She took care of everyone, protected them. 
But Antal fled from her personality because he didn't want that kind of relationship. He wanted a family where he could share everything, but his relationship with Iza had no sensuality.
Etelka, the mother of Iza, cannot adapt to the new life in the city. The mother-daughter realizes that they do not know each other at all, and this puts them into a dead end. Etelka wants to work but her daughter  treats her like a child. It's interesting that the nurse Lydia holds her husband hand when he dies but Etelka doesn't ask her why.  However, Lydia takes Vince to the past and brings him a peace. 
I was in doubt about the end of the book, but I realized that it doesn't matter. Finally, the mother-daughter got peace. Great book. The narrative is very simple but so thought provoking. I like the translation very much.

"İza hadn't hugged her, she didn't touch her. She could tell why: they had not to approach each other, not to embrace it, or they would have no power to cope with their unhappiness."
"She spoke of her old life with bitterness and anger, because the people who always needed her at that time were far away: Vince died, İza had changed."
"Standing in front of a black marble grave stone, that the dead disappear without looking at anyone's tears and now she had to accept that neither conscience nor compassion nor love could give them anything."

                                   Sincerely,@kitapdiari

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Gabriel Garcia Marquez: Kırmızı Pazartesi / The Red Monday

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim