Masal by @kitapdiari : Başka Bir Diyar


Uzak bir diyarda  küçük bir kız varmış. Bu kızın adı Ayça’ymış. Bu aralar Ayça kendini çok kötü hissediyormuş çünkü annesini kaybetmiş. Evleri kasabadan çok uzakmış o yüzden babası ve evin yardımcısı Aynur ablasından başkası yokmuş. Burası çiftlik olduğu için herkesin işi çokmuş. Ayça’nın tek görevi sabah erkenden tavuklara yem vermekmiş. Annesi varken bol bol oyunlar oynuyorlarmış ama şimdi tek başına kalıyor ve hayal kurmaktan başka bir şey yapmıyormuş.
Bir gün kargo arabası eve kocaman bir sandık bırakmış ve gitmiş. Babası sandığı açtığında içinden ayaklı boy aynası çıkmış ve bir de mektup. Bu ayna Ayça içinmiş, teyzesi göndermiş. Babası da aynayı Ayça’nın odasına yerleştirmiş. Ayça bütün gün aynanın karşısına oturup kendine bakmış ve değişik hareketler yaparak çok eğlenmiş. Her sabah kalkar kendine aynada bakarmış.
Bir gün dışarıda dolaşırken annesiyle oyun oynadıkları çayıra gelmiş. Güneş parlıyormuş ve Ayça yere uzanıp annesiyle yaptıklarını hatırlamaya başlamış ve ağlamaya başlamış. Biraz ağladıktan sonra kalkmış ve koşarak eve gitmiş. O gün erken yatmış çünkü çok üzgünmüş. Gecenin bir vakti bir sesle uyanmış. Bir kadının sesiymiş. Ay ışığı odasını aydınlatıyormuş ama Ayça kimseyi görememiş. Kendi kendine “Herhalde rüzgarın sesi” deyip yeniden yatmış. Tam gözleri kapanırken yine aynı sesi duymuş ve irkilerek kalkmış. Yine etrafına bakmış ve bir şey görememiş. Yastığa kafasını koyarken aynada bir siluet görmüş ve yataktan inip yaklaşmış. Bir kadını andırıyormuş ama yüzünü seçemiyormuş.
         -Sen kimsin?
         -Ben aynadaki periyim. Adım Hathor’dur. Seni bugün üzgün gördüm beraber bir şeyler yapmak ister misin?
         -Hethor, nereye gideceğiz? Şimdi,  gece vakti dışarısı karanlık.
         -Tatlım, biz aynanın içinde gezeceğiz burası her zaman aydınlık. Neresini hayal edersen oraya gidebiliriz.
         - Hethor, sabah erkenden gelmezsek babam çok endişelenir.
         -Korkma Ayça. Buradaki zaman istediğin gibi akar.
Ayça elini ayna götürmüş ve sanki bir sisin içinden geçer gibi geçmiş ve kendini çok güzel bir kadının yanında bulmuş. Burası güneşli ve havası ılıkmış. Bir bakmış üstüne geceliği gitmiş yerine beyaz bir elbise varmış. Hiç bu kadar güzel elbisesi olmamış. Hethor’un elini tutmuş ve yakındaki kasabaya gelmişler. Burada insanlarla hayvanlar beraber yaşıyorlarmış ve herkes birbirinin dilini anlayabiliyormuş. Ayça çok acıktığı için bir aşevine girmişler. Bütün yemekler sebzeden yapılıyormuş. Hayvanları sevdikleri için et yemiyorlarmış. Ayça çok şaşırmış ama yemekleri de çok beğenmiş.
         - Hethor, burası neresi? Çok beğendim.
         -Canım, burası senin hayal ettiğin yer. Ben de çok beğendim.
         -Ama nasıl olur? Ben böyle bir yer bilmiyorum, nasıl hayal etmiş olabilirim? Üstelik etli yemekleri seviyorum.
         -Ayça, bu senin farkına vardığın şeyler ama böyle bir şey olmaz dediğin için vazgeçtiğin hayaller.
         - Böyle bir yaşam mümkün mü?
         -Neden olmasın? Sen hayal edersen gerçekleşir. Önemli olan senin bunun olabileceğine inanman.
         -Keşke annem yaşasaydı, o bana inanır ve bu hayalimi gerçekleştirmem için yardımcı olurdu.
         -Teyzen aynayı neden gönderdi zannediyorsun? Onlar benim aracılıyla sana destek vermek istediler. Sonuçta, sen Ay’ın kızlarından geliyorsun. O yüzden adın Ayça.
         -Gerçekten mi Hethor? Her gün bu hayalimi gerçekleştirmek için çabalayacağım. Artık böyle bir hayat olabileceğine inanıyorum. Buraya yeniden gelebilir miyim?
         -Tabi ki canım. Özellikle yeni ay evresinde gelirsen gerçekleştirmek istediğin başka hayallerin olursa onları da burada görebilirsin.
         -Artık eve gidebilir miyiz? Bir an önce başlamak istiyorum.
         -Tamam tatlım, istemen yeterli.
Böylece Ayça odasına döndü ve pencereden süzülen ay ışığına baktı ve gülümsedi. Başını yastığa koydu ve hemen uyudu. Aynada yansıyan ay ışığı söndü.
Ayça, sabah erkenden kalktı ve tavuklara yem verdi ama bir daha ağızına et koymadı. Kısa bir süre sonra Aynur ablayı ve babasını, ne kadar direnseler de, et yemekten vazgeçirdi. Şimdi sıra okuldaki arkadaşlarındaydı. Annesini yine özlüyordu ama aynaya ne zaman baksa onun gülümsemesini yakalıyordu. Ayça büyüdükçe kendi dünyasını yarattı ve hayvanlar da ona teşekkür etmek için yavaş yavaş kendi dillerini öğrettiler. Bu da hikayeyi de başka zaman anlatırım.

                                                                          Sevgilerle,@kitapdiari

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Herkese Merhaba!

Gabriel Garcia Marquez: Kırmızı Pazartesi / The Red Monday

Silvia Federici: Caliban ve Cadı Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim