Kayıtlar

Stefan Zweig: Olağanüstü Bir Gece / FANTASTIC NIGHT: TALES OF LONGING AND LIBERATION

Resim
TANITIM:  Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak "suç" işler. Böylece yeniden "hissetmeye" başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, "hayatın en dibindeki lağımlara" sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır.                                                           YORUMUM Bir günde bitirdim. Baron b unalıma girmiş  ve hayattan zevk almamaktadır. Bir gün tesadüfen yolu at yarışların olduğu yere düşer. Kendisini güzel bir kadını seyrederken bulur ve hayatında yapmadığı hareketlerde bulunur. Başta yaptığı yanlışlardan dolayı utanç duyar ama sonradan fark eder ki bu sadece toplumun

Şebnem İşigüzel : Gözyaşı Konağı Ada ,1876

Resim
TANITIM:  1876 yılı baharında gayrimeşru bebeğimi doğurmak üzere evin erkeklerinden habersiz Büyükada'ya gönderildim. Yanıma Bedriye Kalfa'yı verdiler. Evin kadınları baba ve ağabeyime küçük bir hikâye takdim ettiler. Para kazanma hırsıyla yaşayan babam yokluğumu dikkate alacak vaziyette değildi zaten. Sadece ağabeyim bir süre uzaklarda olacağımı duyunca şaşırmış. Sofrada kızılcık hoşafını kaşıklarken bir an donup kalmış. Ona öyle anlatıldığı üzere, güya, talihsiz bir kaza neticesinde saçlarım tutuşup yandığından, Bedriye Kalfa ile halamın Beyazıd'daki konağına gideceğime, bu sayede kendimi biraz olsun toparlayacağıma inanıvermiş. Böyle başlıyor Gözyaşı Konağı. Gencecik bir kadın, karnında bebeği, kederli ve mağrur, adaya geliyor. Kaderden, ayıp arayan gözlerden, hayata hükmeden erkeklerden uzağa… Bir yanda ahlâka hürmet ve fikri mukaddes masalları, diğer yanda kıpır kıpır hürriyet meseleleri… Şebnem İşigüzel, neşeli, aşk dolu, hayat dolu bir romanla yeni bir ses katıyor,

Shannon Hale : Kaz Çobanı ( Bayern Serisi / 1. Kitap)/ The Goose Girl (The Books of Bayern, #1)

Resim
TANITIM:  Dilinde tadını alamadığı bir sözcükle doğdu, gözleri kapalı. Adı Anidori-Kiladra Talianna Isiliee, Kildenree'nin veliaht prensesi. Hayatının ilk yıllarını teyzesinin masallarını dinleyerek geçirdi; kuşların, bilhassa da kuğuların dillerini öğrenerek. Büyüdüğünde bir tayın dünyaya gelişini seyretti, tayın dilindeki ilk sözcüğü, adını, duydu: Falada. Kildenree'nin veliaht prensesi Anidori bir gün kraliçe olmayı beklerken annesinin gizli bir hamlesiyle komşu krallık Bayern'in genç prensiyle evlenmek üzere ülkesinden gönderilir. Ve onu bilinmez bir geleceğe taşıyacak olan üç aylık zorlu yolculuk böylece başlar. Yolculuk sırasında nedimesinin ve beraberindekilerin ihanetine uğrayan Ani, bilmediği bir ülkede, hiç tanımadığı insanlar arasında kendini yapayalnız bulacak, konforlu saray yaşantısından çok uzak bu yeni hayatında sahip olduğundan haberdar bile olmadığı güçlerini keşfedecektir. Bir Grimm Kardeşler masalı olan Kaz Çobanı, Shannon Hale'in olağanüst

Tuğba Sarıünal : Akıl Tutlması

Resim
TANITIM:  Birden fazla duyguyu bir arada ama farklı bir bakış açısıyla anlatmayı başaran yazar , Akıl Tutulması  romanıyla okuru âdeta bir bulmacanın içine davet ediyor.  Bağımsız karakterlerin kesişen yolları, aklın sınırlarını zorlayacak gerçekçi bir kurgu ve tahmin edilmesi mümkün olmayan bir final…  Gerçeğin peşinden gitmek hiç bu kadar sürükleyici olmamıştı.   Hayatın içinde insanlara kendini göstermeden sallanan adalet terazisi, görevini mükemmel şekilde yerine getirmeye devam ediyordu. Sebepleri göremediğimizde, adına tesadüf diyorduk. Oysa beynimiz, tüm bağlantıları görebilecek kadar gelişmiş değildi. İyiliğin ve kötülüğün savaşında hayat, kendi dengesini çoktan kurmuştu. Kesişen kaderler bile bir sonuca hizmet etmek için vardı. İnsana iyi niyetini de kötü niyetini de karşısında bekleyen bir ayna gibi geri veren, en zekilerimizin bile anlamlandıramadığı üstün bir güç. Belki de tesadüf dediğimiz şey, Tanrı’nın yeryüzündeki gizli kalma şekliydi.   

Turgut Özakman : Romantika

Resim
TANITIM:  'Romantika', Turgut Özakman'ın 'Korkma İnsancık Korkma'dan sonra, ikinci romanı. Yine şaşırtıcı bir aşkın öyküsü. Bir aşk güzellemesi. 1960-1987 dönemine özgü çalkantılar. Sürprizler, oyunlar, dönüşümlerle dolu, gizemli bir ilişkinin gizli tarihi. Kuşaklar arası çatışmalar. Renkli, ilginç, şaşırtıcı karakterler. Kıvrak, akıcı, neşeli bir dil, yalın bir üslup. Çok açılı bir anlatım tekniği, usta işi bir kurgu. Konusu, kişileri, tekniği, kurgusu ile farklı bir roman. ... Aşk keyifli bir işemedir! Metabolizma hastalığıdır! Afyondur! Köleliktir! Yanılsamadır!, Doğanın aldatmacasıdır! Aşk havuzunda kazlar yüzer. Yaşasın seks!" ... "Kendinden başkasını sevmeyen, bedenini kutsayan, kafası yerine bilmemnesi ile düşünen birinin aşkı anlamasını, övmesini beklemenin, bir kurbağadan arya söylemesini istemek kadar gülünç olduğunu bilirim." ... "Sevene yılan bile dokunmaz. Bu büyük ve önemli sözü daha duymamış olabilirsin. Çünkü a

Aslı Şafak : Bana Bana Hep Bana

Resim
TANITIM:  Bu kitabın yazarı bir uyumsuz. Yıllardır televizyonda, dünyanın en sıkıcı işini, ekonomiyi izleyicinin kafasına terlik atarak ve atarlanarak anlatıyor. Kıl olduğu şeyler var. "O yapıyor ben de yaparım" diyenlere kıl mesela. Dansöz gibi kıvıranlara, kendini akıllı, karşısındakini aptal sananlara.   En çok da bunu ranta çevirmeye çalışanlara.  O yüzden bu kitap, belki de okuduğunuz en "tuhaf" ekonomi içerikli kitap. Bu "uyumsuz"un dertleri var. Gereksiz tüketimle derdi var mesela. Kredi kartını böldürüp böldürüp harcamamızla, kına gecelerinde taç takmamızla, kelepir evi saray gibi pazarlamamızla derdi var. Sorguladığı şu: Biz ne zaman böyle olduk? 70'lerde mütevazı ve kalenderken 40 yılda nasıl bu hale geldik? Geldiğimiz noktada artık, vekaleten harcıyor, asaleten yiyoruz. Rant yeme uğruna, insanlığımızı, itibarımızı, vicdanımızı harcıyoruz. 80'lerden bugüne, şarkılarla, türkülerle bizi anlatıyor bu "uyumsuz". Hem de

Demet Altınyeleklioğlu :Roma Kulübü / The Club of Roma

Resim
TANITIM:  Mütareke İstanbul'unda kocasını arayan İtalyan bir kadın, hiç ummadığı bir aşkla, insanın vatanına duyduğu aşkla tanışacaktı... Savaş ve barış arasındaki en büyük fark şudur: savaşmak budalaların işidir, barış akıllıların. İşte o yüzden barış, savaştan daha zordur. Allecra, I. Dünya Savaşı'nda kazanılan zaferin sarhoşluğunu yaşayan Roma'da, İstanbul'daki kocasının dönüşünü hasretle bekleyen sıradan bir öğretmendi. Ta ki bir akşam kapısı çalınıp da eline iki satırlık, mühürsüz bir mektup tutuşturulana dek.  İstanbul'a, kocasının yanına çağrılan Allecra, barış ve aşk rüyalarıyla uçarak gittiği bu paylaşılamayan şehirde, beklediğinden çok daha fazlasını bulacak, kavuşmak istediği tek kişiyi, kocasını ise bir süre daha beklemek zorunda kalacaktı. Pera'da âdeta baştan inşa edilmiş bir Roma keşfetmiş, Roma Kulübü'nün aranılan yüzü olmuştu. Ve İstanbul'daki İtalyan Yüksek Komiseri Kont Sforza'nın barış çabalarında, onun en büyük ya