Kayıtlar

Jack London: Martin Eden

Resim
TANITIM: Jack London'ın yarı otobiyografik romanı Martin Eden, 20. yüzyıl başında sosyal ve ideolojik meseleler ağırlıklı içeriğiyle Amerikan edebiyatında büyük ölçüde kabul görmüştür. London farklı sınıflar arasındaki zihniyet ve değer farklarını gözlerimizin önüne sererken, statü ve servetin Amerikan toplumundaki hayati önemine işaret eder. Romanın ana temalarından biri, başarı ve refah yolunun sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin herkese açık olduğu şeklinde özetlenebilecek Amerikan Rüyası'dır. Ya da bu idealin yarattığı muazzam hayal kırıklığı…  London, romanı bir sanatçının çıraklıktan olgunluğa geçiş sürecini işleyen Künstlerroman geleneğinde yazmıştır. Martin'in aşkı uğruna eğitimsiz genç bir işçiden başarılı ve rafine bir yazara dönüşüm mücadelesini anlatır. Kahramanı hedefine ulaştığında ise motivasyonunu ve heyecanını çoktan yitirmiş, trajik bir sona doğru sürüklenmektedir artık… YORUMUM Amerikalı yazar Jack London'ın yarı otobiyografik olarak kaleme a...

Gülseren Budayıcıoğlu: Günahın Üç Rengi

Resim
TANITIM: Genç ve yakışıklı bir gencin mazoşizmin acısıyla renklenmiş dünyası... Bu acıdan alınan haz, ölüme yaklaştıkça hissedilen doyum… • Yaşlı, göbekli bir holding patronunun cinsel tercihi nedeniyle varoşların kasketli orta yaşlı erkeklerinde aradığı yakınlık… • Üç kuşak boyunca sürüp gelen fahişeliğin kadının ruhunu paramparça edişi… Dr. Gülseren Budayıcıoğlu bu kitapta insan denen muhteşem ve bir o kadar da karmaşık varlığa ait sahici yaşam hikâyeleri sunuyor. Bazen dehşete kapılacak, çoğu zaman da hüzünleneceksiniz…

İsmail Kadare : İbret Taşı / The Traitor's Niche: A Novel

Resim
TANITIM: 2005 Man Booker "International" Ödüllü Baş kaldıran paşaların, başarısız sadrazamların kesilen başlarının yerleştirildiği İbret Taşı, Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentinde ürkütücü bir simge olarak yer almıştı. On dokuzuncu yüzyılın başlarında Yanya Valisi olarak hizmet eden, ancak kendi nüfuzunu artırarak padişaha baş kaldıran Tepedelenli Ali Paşa, Arnavut halkına bir devlet vermeye niyetliyken, Saray paşanın kafasını İbret Taşı'nda görmek istiyordu. Halkların kimliklerinin silinmesi amacıyla kurulan idari rejim yaşamı ıssızlaştırdıkça zalimlik tiyatrosu tek gösteri halini alacaktı. Puslu Balkan topraklarında dolaşan dedikodular ve rüyalar, insanların kaderlerini belirlemekte, mülkiyetin paylaşımının özgürlükten çok daha önemli olduğunu fısıldamaktaydı. Arnavutluk'taki Osmanlı geçmişinin izlerini süren İsmail Kadare, İbret Taşı'nı yazdığı yetmişli yıllardaki komünist düzenle de alegorik bağlar kurarak, Kafka'yı aratmayan fantastik bir kâbus bü...

Jean- Paul Sartre : Sözcükler / The Words : The Autobiography of Jean-Paul Sartre

Resim
TANITIM: ... Yazar, "Sözcükler" adını verdiği özyaşamöyküsünü 1953 yılında yazmaya başladı, 1954 yılında büyük bir bölümünü bitirmişti. 1964 yılında "Sözcükler"i yeniden, bu kez daha yumuşatılmış, ayrıntılara daha çok önem veren bir üslupla yeniden kaleme aldı. Yazarın amacı, geçmişi yeniden canlandırmak değil, ona anlam kazandırmaktır. Gereksiz ayrıntılardan kaçınır, Marksçı düşünceden, belirli ölçüde de ruh çözümlemesinden yararlanarak bize, öznelliğin ağır bastığı çocukluk çağında, kendini nasıl edebiyata verdiğini, edebiyatta mutlağı bulduğunu anlatır. Kendi örneğini bize, bir kuşağın ve bir toplumsal sınıfın örneği olarak sunar. YORUMUM Kitap kulübümüzde bu ay "Sözcükler"'i irdeledik. Bu kitap bir öz analizin başyapıtıdır. Yazar bu eserinde,  insan deneyiminde kitap ve dilin bütün kullanımını araştırır ve değerlendirir. Sartre, bireyin kökten özgürlüğünü vurgulayan varoluşçuluğun sözcülüğünü üstlenmiştir. İnsan ilk başta öznel olarak ya...

Irvin D. Yalom : Bir Psikiyastristin Anıları/ Becoming Myself: A Psychiatrist's Memoir

Resim
TANITIM: Seksen beş yaşın acemisiyim. Sona doğru yaklaştıkça adım adım başa dönen bir daire çizerek ilerliyorum.  Rusya göçmeni Yahudilerin ilk nesil çocuklarından olan yazar ve psikiyatrist Irvin D. Yalom, Washington, DC’nin düşük sınıfın çoğunlukta olduğu bir bölgesinde büyüdü. İçinde bulunduğu şartlardan kurtulmak istediği için aklına doktor olmayı koydu ve bunu inanılmaz bir yükseliş izledi. Başkalarının hayatlarını araştırmak üzerine bir kariyer inşa eden Yalom, kalemini ve terapötik bakış açısını bu kez kendisi için kullanıyor.  Yalom’un hikâyesi bir rüyayla başlıyor: Kendisi on iki yaşında ve yüzü sivilce izleriyle dolu bir kızın evinin önünden bisikletiyle geçiyor. Her sabah olduğu gibi kızla arkadaş olabilmek umuduyla kıza, “Selam Kızamıklı!” diye bağırıyor. Ama rüyasında kızın babası, Yalom’u her gün tekrarladığı bu sözlerin onu incittiğine dair uyarıyor. Yalom’a göre bu, empatinin doğuşu; bu dersi hiç unutmamış.  Sevgiye ve pişmanlığa dair anekdo...

Ray Bradbury: Fahrenheit 451 / Fahrenheit 451

Resim
TANITIM: Yazılmış en iyi bilimkurgu romanı. İlk okuduğumda, yarattığı dünyayla kâbuslar görmeme sebep olmuştu. -Margaret Atwood Öyle bir eser ki, hakkında ne söylesem eksik kalır. -Neil Gaiman Hugo En İyi Roman Ödülü Prometheus Şeref Kürsüsü Ödülü Ray Bradbury sadece bilimkurgunun değil fantastik edebiyatın ve korkunun da yirminci yüzyıldaki ustalarından biri. Bilimkurgunun iyi edebiyat da olabileceğini kanıtlayan belki de ilk yazar. Yayımlandığı anda klasikleşen, distopya edebiyatının dört temel kitabından biri olan Fahrenheit 451 ise bir yirminci yüzyıl başyapıtı. Guy Montag bir itfaiyeciydi. Televizyonun hüküm sürdüğü bu dünyada kitaplar ise yok olmak üzereydi zira itfaiyeciler yangın söndürmek yerine ortalığı ateşe veriyordu. Montag'ın işi ise yasadışı olanların en tehlikelisini yakmaktı: Kitapları. Montag yaptığı işi tek bir gün dahi sorgulamamıştı ve tüm gününü televizyonla kaplı odalarda geçiren eşi Mildred'la beraber yaşıyordu. Ancak yen...

Georgi Gospodinov: Hüznün Fiziği/ The Physics of Sorrow

Resim
TANITIM: “Ben geçmiş satın alan bir kişiyim. Öykü tüccarı. Başkaları çay, kişniş, çek senet, altın saat, toprak ticareti yapar. Ben geziyorum ve toptan geçmiş satın alıyorum. Bana ne derseniz deyin, ne isim verirseniz verin. Elinde toprak olanlara ‘toprak sahibi’ derler, ben zaman sahibiyim, başkalarına ait zamanın sahibiyim, başkalarına ait öykülerin ve geçmişin sahibiyim. Dürüst bir alıcıyım, fiyatı asla düşürmeye çalışmam.” Bulgar yazar Georgi Gospodinov’un dönemden döneme, hikâyeden hikâyeye atlayarak ince ince kurduğu bir labirent-roman Hüznün Fiziği. Romanın anlatıcısı, başkalarının zihinlerine nüfuz edip onların yaşadıklarını yaşayabilen, hayat denen labirentte kaybolmuş, kendini kaybedip başkalarında bulmuş bir adam. Onun hikâyesinin iç içe geçmiş koridorlarında dolaşırken biz de kaybolup kendimizi onda buluyoruz – zira anlattıkları öylesine samimi, öylesine duygulu, hüzünlü, komik, derin, dokunaklı… YORUMUM Bulgaristan'dan Türkiye'ye  16 yaşında    geldim....