Kayıtlar

Roman etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Murat Menteş : Antika Titanik

Resim
TANITIM: Parmağını tetikten çek. Namluyu ağzından çıkar. Azrail’in işini, Azrail’e bırak. Derin bir nefes al. Gözlerime bak. Kulaklarını dört aç. Ve beni iyi dinle: Titanik’tesin. Yıl, 2019… Dünyanın en lüks felaketinde başroldesin. Şimdi… 1] Senin katilini enseleyeceğiz. 2] Seni dirilteni bulacağız. 3] Sen kimsin ahbap, onu anlayacağız. Titanik’te hiçbir şey göründüğü gibi değil! Ve her an her şey olabilir! Antika Titanik kahkaha dolu bir felsefi polisiye. [Antika: Argoda enteresan, şaşırtıcı, sıra dışı.] Hızlı ve edebî. Bilgi dolu ve sarsıcı. Komik ve sürprizli. Çılgınca bir aşk ve görkemli bir suç hikayesi. Antika Titanik edebiyat ummanında, felsefe rotasında, kahkaha dalgalarını aşarak ilerliyor. “Emsalsiz bir dil, müthiş bir macera. Aşk, batacağı baştan belli bir geminin yolcusu olmak mıdır, bilinmez. Bildiğim, Murat Menteş okurken Titanik’ten inilmez!” ALPER CANIGÜZ "Tam isabet!" KAAN ÇAYDAMLI

Oscar Wilde : Dorian Gray'in Portresi

Resim
TANITIM: El değmemiş bir ruha sahip olan Dorian Grey, ressam Basil Hallward tarafından çizilen portresini gördükten sonra bu saf hâlinin yok olacağını anlar ve sonsuza kadar genç ve güzel kalmak için ruhunu şeytana satmaya karar verir ve bu isteği gerçekleşir. Her şeyin bir bedeli olduğu gibi bu değiş tokuşun bedeli de ağır olacak cinstendir. Dorian Grey, şeytanlaşan ruhuyla yüzündeki o saflığı ve güzelliği yavaş yavaş kaybetmeye ve çirkinleşmeye başlar. Önceleri güzelliğiyle etrafındaki herkesi etkilemeyi başarmış olan Dorian Grey’in portresi artık yozlaşmayla, kötülüklerle ve skandallarla yan yana durmaktadır. Yaptığı bu seçimin sonuçları gün geçtikçe ağırlaşmakta, Dorian'ın zulmü ve şeytani hâlleri aynı şekilde artmaktadır. İngiliz edebiyatının akışını etkileyen ve edebiyat dünyasında pek çok tartışmaya sebep olan Oscar Wilde’ın bu tek romanı iyi ile kötüyü birleştiren, estetiği sorgulayan ve bir yazar olarak Wilde’a ün kazandıran muhteşem bir eser.

Ayla Kutlu: Yedinci Bayrak , Urumeli'den İzmir'e

Resim
TANITIM: Saraybosna'dan İzmir'e… Yedi göç, yedi bayrak… Kıyım, kırım, korku… Açlık, umutsuzluk, çaresizlik… Gerçek tarih belki de hiç bu kadar güzel anlatılmamıştır. Ayla Kutlu, Osmanlı'nın Balkanlar'da kurduğu vatanın gitgide büyüyen parçalar halinde yitirilmeye başladığı dönemi; göç ve göçmenlik üzerinden; "gurbet" duygusunun yoğunluğunda anlatıyor. Romanın merkezinde; çocukluktan yaşlılığa tüm yaşamına tanıklık ettiğimiz Hasret'in göçmenliğin aşamalarıyla günden güne güçlenen karakteri var. "O, ardında hiç sözünü edemediği, kırılmış yaşamlar, mezarlar bırakmanın acısına katlanır: Tek umudu, dalgalanan bir bayrak altında özgür ve güvenli bir vatana ulaşmaktır."

Ayfer Tunç : Suzan Defter

Resim
TANITIM: "İnsan gençliğini aşka vermezse, gençlik ne işe yarar?" "Ama kaybeden sonunda siz olmuşsunuz." "Kayıp mı? Kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?" "Ama bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz." "İyi ya boş değildi kucağım." "Ama yandınız, kül oldunuz." "Ama vardım, kül bunun kanıtı." 12 Eylül'ün gölgesinde boğulan bir aşk hikâyesi... Yaşamın kıyısında seyirci olmaktan öteye gidememiş bir erkek... Birbirinin ışığıyla kamaşan iki ayna arasında parçalanan bir kadın... Başkasının gözünde nasıl göründüğünü, iki günlük üzerinden anlatan deneysel bir çalışma. Modern zamanların karmaşık insanlık halleri Ayfer Tunç'un usta kaleminden unutulmaz bir edebiyat şölenine dönüşüyor. Suzan Defter, daha önce öykülerinden biri olduğu Taş-Kâğıt-Makas'tan azat olmuş, tek başınalığı hak etmiş bir eser.

Ahmet Hamdi Tanpınar : Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Resim
TANITIM: Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şiiri sembolist bir ifade üzerine kurulmuştur. Aynı anlatım tarzı romanlarına da zaman zaman sirayet eder. "Saatleri Ayarlama Ensitüsü" toplumumuzun bu değişme süreci içindeki durumunu, fertten yola çıkarak topluma varan bir teknikle anlatıyor.

Yaşar Kemal : İnce Memed 1

Resim
TANITIM: Otuz iki yıllık bir zaman diliminde yazılan İnce Memed dörtlüsü düzene başkaldıran Memed'in ve insan ilişkileri, doğası ve renkleriyle Çukurova'nın öyküsüdür. Yaşar Kemal'in söyleyişiyle 'içinde başkaldırma kurduysa doğmuş' bir insanın, 'mecbur adam'ın romanı. Abdi Ağa'nın zulmüyle köyünü terk etmek zorunda kalan Memed, Ağa'nın yeğeniyle evlendirilmek üzere olan Hatçe'yi kaçırır. Abdi Ağa'yı yaralayan, yeğenini de öldüren Memed eşkıya Deli Durdu'ya katılır, ancak kıyıcılığına katlanamadığı Deli Durdu'dan iki arkadaşıyla birlikte ayrılır. Memed, sıradan bir köy çocuğuyken, zulmedenler için eşkıyaya, köylüler içinse bir kurtarıcıya dönüşür. "Bir yaşam biçimini bir halkın portresi olarak böylesine veren bu romandan daha iyisi yazılamazdı." - The New York Times Book Review, (A.B.D.) "Şaşırtıcı, orijinal bir kitap." - Sunday Times, (İngiltere) "Epik boyutlara ulaşan ve muhteşem bir sona ulaşmak için hız

Georges Perec: Kayboluş

Resim
TANITIM: Birinci mucize: Georges Perec, Fransızcanın en çok kullanılan sesli harfi olan "e"yi kullanmadan bir roman yazdı: La disparition. İkinci mucize: Cemal Yardımcı, bu romanı "e" harfini kullanmadan Türkçeleştirdi: Kayboluş. Kayboluş, ilk yayımlandığı 1969 yılından bu yana kısıtlamanın kaçınılmaz olarak yoksullaştırdığı kuru bir anlatı olarak karşılanmadı hiç! Dil oyunları, çağrışımları, konusunu baş kahraman yapan kurgusuyla bir yazınsal başyapıt; doludizgin hayal gücü, insafsız mizah duygusuyla bir solukta okunacak bir roman olarak kabul gördü. İkinci Dünya Savaşı'nı, anasının, babasının kayboluşuna tanık olan bir çocuk olarak yaşayan yazar, hayatına damgasını vuran boşluğu bu olağanüstü romanında bir harfi ortadan kaldırarak yansıtır. Ama daima yaptığı gibi, hüznünü coşkulu bir mizahla sarıp sarmalayarak, acı olanı gülünç, anlamsız olanı kurgusal kılarak, sıkıntılarından oyunlar çıkararak açığa vurur bu boşluğu. Bu paradoksal yaklaşım baştan sona rom

Haruki Murakami: İmkansızın Şarkısı / Norwegian Wood

Resim
TANITIM: Bir yolculuk sırasında Beatles'ın "Norwegian Wood" adlı parçasını duyan kahramanımız 37 yaşındadır ve bu parça onu Tokyo'da geçirdiği üniversite yıllarına götürecektir. En yakın arkadaşının intihar edişi, geçen zamanın ardından onun kız arkadaşıyla yakınlaşması, araya giren zorunlu ayrılık ve yeni bir kız arkadaş. "İmkânsızın Şarkısı" yalın, çarpıcı ve sıcak bir aşk hikâyesini anlatıyor. Yazarı HARUKİ Murakami Japon edebiyatının aykırı, ama en çok okunan yazarı. Japon geleneklerinin dışında geliştirdiği üslubuyla adından çok söz ettiren Murakami'yi dünyaya tanıtan roman "İmkânsızın Şarkısı". 1968-1970 yılları arasında geçen olaylar, o günün toplumsal gerçeklerini de satırlara taşıyor. Ama romanın odağında bu toplumsal olaylar değil üçlü bir aşk var. Gençliğin rüzgârıyla hareketlenen "İmkânsızın Şarkısı"nı ölümle erken karşılaşan gençlerin hayatı yönlendiriyor. Hiçbir şeyin önem taşımadığı, amaçsızlığın ağır bastığı, özgür

Mario Vargas Llosa: Teke Şenliği / The Feast of the Goat

Resim
TANITIM: İçki ve seks kokan erkek egemen bir atmosfer; entrika, şiddet, işkence, hatta cinayet dolu dramatik sahneler: Bunlar, Dominik Cumhuriyeti'ni otuz yıldan fazla diktatörlükle yöneten Rafael Trujillo'nun rejiminin belirleyici simgeleri. Yaşamı boyunca dehşet ve boşluk duygularının pençesinden kurtulmayan 49 yaşındaki Urania Cabral, doğduğu yer olan Dominik Cumhuriyeti'ne dönünce 1961'deki acı olayları yeniden yaşar. Başkentin hala Trujillo Kenti olarak anıldığı ve yaşlı diktatör Trujillo'nun üç milyon insan üzerinde dehşet saçtığı günler belleğinde taptazedir. 1961 yılında bir suikastta öldürülene kadar iktidarını şiddete, şantaja dayandırarak sürdüren Trujillo'nun öldüğü gün üzerinden yola çıkıp gelişen roman, diktatörün ve döneminin portresini üç ayrı bakış açısından anlatıyor: Ülkesine ancak 35 yıl sonra dönen 49 yaşındaki Urania Cabral'ın gözünden; Trujillo'nun iktidardaki 31 yılını kendi sesinden, diktatörü öldürmek üzere suikast hazırlaya

Joanne Greenberg : Sana Gül Bahçesi Vadetmedim / I Never Promised You a Rose Garden

Resim
TANITIM: 'Sana Gül Bahçesi Vadetmedim', deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sağımıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah'ın akıl hastanesine 'düşme'sine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun 'kurtarma operasyonu' başlar. Greenberg'in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, 'akıl hastalarının gizleri' üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi. YORUMUM Greenberg’in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap için “gerçekliğin ilahisi olduğunu düşünmekten hoşlanıyorum” demiş. Yarı kurgu olan bu hikâyeyi, yazar kendi hayatından, hastalığından ve yaşadıklarından esinlenerek yazmış. Hatta Joanne Greenberg, bu durumu kendi çocuklarından sak

Hermann Hesse: Bozkırkurdu / Steppenwolf

Resim
TANITIM: "Bozkırkurdu'nun, deneysel cesaret anlamında Ulysses'ten aşağı kalmayan bir yapıt olduğunu söylemeye gerek var mı? Bozkırkurdu, okumanın ne demek olduğunu uzun zamandır ilk kez hatırlattı bana." -Thomas Mann- "Harry kendi içinde bir 'insan' bulur, düşüncelerden, duygulardan, uygarlıktan, dizginlenmiş ve yüceltilmiş doğadan kurulup çatılmış bir dünyadır bu; ayrıca, bir 'kurt' bulur içinde, içgüdülerden, vahşilikten, acımasızlıktan, yüceltilmemiş, yontulmamış doğadan bir dünya bulur. Varlığının böyle açık seçik ikiye ayrılmasına, birbirine düşman iki yarıma bölünmesine karşın, yine de kurt ile insanın bazı mutlu anlarda birbiriyle kardeş kardeş geçindiğini görür." Uçarı bir "yaşam" insanı olmaya kalkışan katıksız bir "düşün" insanının, bu ikilemin gelgitleriyle oradan oraya savrulan yalnız bir ruhun, Bozkırkurdu'nun hikayesi. Aydın geçinenlerin, bildikleriyle büyüklenenlerin, bilmedikl

Carl-Johan Vallgren: Bir Garip Aşk Öyküsü /Horrific Sufferings of the Mind-Reading Monster Hercules Barefoot: His Wonderful Love and His Terrible Hatred

Resim
TANITIM: On dokuzuncu yüzyılın başlarında, filozof Kant'ın da doğum yeri olan Königsberg'deki bir genelevde bir hilkat garibesi doğar. Doğarken annesinin ölümüne sebep olan bu canavarımsı yaratık sağır, dilsiz ve ürkütücü bir şekilsizliktedir. Ne var ki çok gizli bir yeteneğe de sahiptir: İnsanların zihnini okur, kalplerinin en derininde olup biteni bilir. Herkül adı verilen bu bebeğe hayatın bahşettiği en büyük armağan, onunla aynı gün genelevde dünyaya gelen güzeller güzeli Henriette Vogel ile birbirlerine duydukları kopmaz aşktır. Ama içinde yaşadıkları dünya "tahmin edebileceğiniz gibi" böyle bir aşkı kaldıramaz, âşıklar birbirlerinden uzağa savrulurlar. Yeteneği başına bela olan, çetin düşmanlar edinen Herkül, on dokuzuncu yüzyıl boyunca aşkının peşinde Avrupa'yı bir ucundan diğerine dolaşır. Tımarhaneler, ucube sirkleri ve manastırların içinden geçerken, dönemin yüksek kurumlarındaki mühim şahısların içyüzüne tanık olur, dehşete kapılır: Gözlerimizin ö

Akilah Azra Kohen: Gör Beni -İki Devrin Hikayesi

Resim
TANITIM: Bedenimin içindeki canı gör, sadece etimi değil. Gözlerimin içindeki hayatı gör, sadece bakışımı değil. Hissettiklerimi gör, sadece tepkilerimi değil. eni gör. Derinliğimde boğulmadan, Sorularımda kaybolmadan,  Korkularında yok olmadan, Gör Beni. Bir fısıltıya koydum kendimi. Kalbine soruyorum yerimi: Başarabilir misin beni görmeyi?  Cesaretin yeter mi? Topla cesaretini ve Gör Beni. Birileri bizden fırtına bekliyor,   onlara gökkuşağı vermeye hazır mısınız?

Aldous Huxley: Cesur Yeni Dünya/ Brave New World

Resim
TANITIM: "Cesur Yeni Dünya" bizi "Ford'dan sonra 632 yılına" götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar" yazan Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, "annelik' ve 'babalık' pornografik birer kavram olarak görülür Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya -uykuda eğitim- ile sağlanır. Hipnopedya sayesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. "Herkes herkes içindir." "Cesur Yeni Dünya"nın önemi yalnızca ardılları için bir standart oluşturması ve karamsar bir gelecek tasarımının güçlü betimlemesiyle değil, aynı zamanda 'birey yok edilse de süren macerasının' sağlam bir üslupta anlatılmasıyla da ilgili. Huxley, yapıtını ütopa geleneğinin kuru anlatımının dışına çıkarıp 'iyi edebiyat' kategorisine yükseltiyor. YORUMUM ÇYDD kitap kulübünde bu a

Virginia Woolf: Deniz Feneri / To the Lighthouse

Resim
TANITIM: İngiliz edebiyatının başyapıtlarından biri olan Deniz Feneri, son derece basit olay örgüsünün ardında yaratıcısının özyaşamının ayrıntılarını, toplumsal meselelere ilişkin sorgulamalarını, içgözlemlerini ve derin felsefi gizemleri barındırır. Deniz Feneri 'nin merkezinde I. Dünya Savaşı'nın öncesinde ve sonrasında İskoçya'nın Skye Adası'ndaki evlerinde kalan Ramsay ailesi ve konukları vardır. Çocuklar oynarken, yetişkinler sohbet eder, düşüncelere dalar ve keşiflerde bulunur. Yapıtın roman türünde alışık olduğumuz anlatı sürekliliğini kesintiye uğratan yapısı ve her bir anlatıcının kendi bilinç akışının perspektifiyle çözülen olay örgüsü, bir deniz fenerinin kendi ekseni etrafında dönen ışığını andırır. Böylece Ramsay ailesinin sıradan gündelik yaşamı zaman, ölüm, toplumsal cinsiyet ve ahlak üzerine derin düşüncelere gömülür.  YORUMUM Bu kitabı okurken biraz zorlandım çünkü Virginia Woolf'un otobiyografi niteliğinde bir romanı ve yazılış şekli biraz

Magda Szabo : İza'nın Şarkısı/ Iza's Ballad

Resim
TANITIM: Iza, babası ölünce yalnız kalan annesini yanına almak ister. Doktor kızıyla gurur duyan yaşlı kadın, sürdürdüğü taşra hayatını, anılarını, alışkanlıklarını, bir anlamda kimliğini bırakıp başkente taşınır. Ne yazık ki, yirminci yüzyılın ikinci yarısında, savaş sonrasında büyük bir hızla değişen Macar toplumunda, yalnızlık ve kuşak çatışması anlamına gelmektedir bu. Szabó ilk kez 1963 yılında yayımlanan romanında, insani değerlere en bağlı, en idealist kişilerin bile yakınlarını anlamakta nasıl yetersiz kalabileceğini, insan ilişkilerine sızan empati yoksunluğunu anlatıyor. Magda Szabó’yu keşfettiyseniz altın bir balık yakaladınız demektir. Yazmakta olduğu bütün kitapları alın, ileride yazacaklarını da.  -  Hermann Hesse YORUMUM Bu yazardan okudum ilk kitap. İlginç bir kurgulama şekli var. Macaristan'ın o dönemdeki kuşak ve kültürel çatışmaları çok gerçekçi bir şekilde işlenmiş. Antik çağlarda evrenin oluşumu dört elemente bağlanırmış; Toprak, Ateş, Su

Cengiz Aytmatov: Gün Olur Asra bedel

Resim
TANITIM: Yürek paralayan, tüyler ürperten bir haykırış.... Geçmiş, bugün ve yarın; bilim-kurgu, gerçek ve efsane bir arada gözler önüne serilir... Derin ve temiz aşklar, efsane ve masallar, KGB'nin acımasız uygulamaları, okuru heyecandan heyecana sürükler. Birbirinden ilginç ve sürükleyici konular ustalıkla bütünleştirilerek sunulur. "Mankurt hikâyesi bu eserle kültürümüze mal edilir. Yedigey, ölen emektar arkadaşı Kazangap'ın cenazesini mezarına götürürken, kendisinin ve milletinin geçmişini, acı-tatlı, düşündürücü yanlarıyla bir bir gözlerinin önünden geçirir. O gün "asra bedel bir gün olur. YORUMUM Cengiz Aytmatov'dan okuduğum ilk kitap. Çok sürükleyiciydi. Hikaye aslında bir günde geçiyor gibi görünse de aynı zamanda Yedigey'in bugüne kadar yaşadığı hayatı üzerine kurulu. Hikaye, onun arkadaşı Kazangap'ın ölümüyle başlıyor. Yedigey onun vasiyeti üzerine Ana-Beyit mezarlığına gömmek için birkaç kişiyle yola çıkıyor. Yol boyunc

Hermann Hesse: Narziss ve Goldmund / Narcissus and Goldmund

Resim
TANITIM: Çağımızın en çok okunan yazarlarından Hermann Hesse'nin ünlü romanı Narziss ve Goldmund, kişilikleri ve dünya görüşleri çok farklı iki insanın sıradışı dostluğunu gözler önüne sererken, yaşam, ölüm, sanat, us, aşk, tutku ve cinselliği irdeliyor. Bir yanda manastırın dışındaki dünyaya kapalı, yaşamın yalnızca entelektüel boyutunu önemseyen bilge Narziss, öte yanda manastırın sunduklarıyla yetinmeyen, dünyadaki her zevki tatmak isteyen sanatçı Goldmund; ikisi de kendi yolunda, "kendini gerçekleştirme" yolunda mükemmel'e ulaşmaya çabalasa da, mükemmel'e karşıt yönlerden yaklaşmayı başarabiliyorlar ancak. Karşıtlıkların iki insanı birbirinden koparmadığı, tersine, birbirlerini bütünlemelerini sağladığı bu roman, bundan tam 71 yıl önce yazılmış olmasına ve ortaçağda geçmesine karşın güncelliğini hep koruyacak, bugün olduğu gibi yarın da çağdaş dünyaya önemli mesajlar vermeye devam edecek. YORUMUM Yazar, gerçek hayatta kendini hümanist olarak la